Zelil Ne Demek? Zelil Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Zelil ne demek? Zelil kelimesinin anlamı nedir? Zelil kelimesine örnek cümleler...

Zelil: Zillete uğramış, hor, hakir, alçalmış anlamlarına gelmektedir.

ZELİL KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Ebrehe de büyük bir azamet ve kibirle çıktığı Yemen’e, lîme lîme olmuş bir bedenle, çok zelil ve perişan bir vaziyette, sürünerek dönebildi. Onun bu hâli, kibirlilerin daha dünyâdayken bile rezil olduklarına dâir çok açık bir ibret tablosudur.

*****

Seyf bin Zî Yezen şöyle devâm etti:

“−Bu zaman, O’nun doğacağı zamandır. Hattâ, belki de doğmuştur. Onun ismi Muhammed’dir. Babası ve annesi ölmüş olacak. Kendisinin bakımını, dedesi ve amcası üzerlerine alacak. Allâh O’nu apaçık teblîğatta bulunan bir peygamber olarak gönderecek. Bizden bir kısım insanları O’na Ensâr (yardımcılar) yapacak. Onlarla, dostlarını azîz, düşmanlarını da zelil kılacak. O, yeryüzünün en kıymetli bölgelerini fethedecek. O’nun doğumu ile, mecûsîlerin taptıkları ateş sönecek. Bir olan Rahmân’a ibâdet edilecek. Küfür ve taşkınlıklar yasaklanacak, putlar kırılacak, şeytan taşlanacak. O’nun sözü hak ile bâtılın arasını ayıracak, hükmü adâletten ibâret olacak. O, dâimâ iyiliği emredip tatbîk edecek, kötülükten de nehyedecek ve onu ortadan kaldıracak.” dedi.

*****

Üç kişiye daha çok merhamet edin:

“Zenginlikten sonra fakirliğe düşene,
Hatırlı iken îtibârını kaybedip zelil olana,
Câhiller arasında kalan âlime.” (Kelâm-ı Kibâr)

*****

“(Yâ Rabbi! İnsanların) diriltilecekleri gün beni zelil kılma (mahcup ve mahzun etme!)” (eş-Şuarâ, 87) niyâzında bulundu.

*****

Ey Allâh’ım! Sen sözümü işitiyor, bulunduğum yeri görüyor, gizli açık neyim varsa biliyorsun! İşlerimden hiçbiri Sana gizli değildir! Ben çâresizim,
yoksulum, Sen’den yardım ve emân diliyorum! Korkuyorum, kusurlarımı îtirâf ediyorum! Bir çâresiz Sen’den nasıl isterse, ben de öyle istiyorum! Zelil bir günahkâr Sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum! Sen’in yüce huzûrunda boynunu bükmüş, Sen’in için gözlerinden yaşlar boşanan, Sen’in uğrunda bütün varlığını fedâ eden, Sen’in için yüzünü topraklara süren bir kulun Sana nasıl duâ ederse, ben de öyle duâ ediyorum! Ey Rabbim! Duâmın kabûl edilmesinden beni mahrum bırakma! Bana Raûf ve Rahîm ol, ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 166-168; Heysemî, III, 252; İbn-i Kayyım, II, 237)

*****

Sâhip olduğun makam sende azamet ve kibir meydana getirirse, bütün âlemleri kuşatan Allâh’ın yüce kudret ve azametini hatırla ki, bu düşünce, senin yükseklerde uçan bakış ve hayallerini zemîne indirir, şiddetini giderir. Seni bırakıp giden aklını başına getirir. Sakın ola ki, Allâh ile azamet yarışına kalkışma! Çünkü Aziz ve Celîl olan Allâh, her zorbayı zelil, her mağrûru hakîr eder.

*****

Ne ibrettir ki Cenâb-ı Hak, zâlim Ebrehe’nin canını orada almadı. Onu, gurur, kibir ve azametle çıktığı Yemen’e, yaralı ve perişan bir hâlde
geri döndürdü. Yemenlilere Ebrehe’nin hakir ve zelil âkıbetini gösterdikten sonra, onu kahr-ı ilâhîsinin ibretli bir misâli hâlinde tarihin çöplüğüne gömdü.

*****

Şüphesiz ki onun bu ifadesi, hem şefkat ve merhametinin büyüklüğünü, hem de Allah korkusu sebebiyle nefsini nasıl bir tevâzû ve “hiçlik” iklîminde hakîr ve zelîl gördüğünü dile getiriyordu.