Zayi Ne Demek? Zayi Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Zayi ne demek? Zayi kelimesinin anlamı nedir? Zayi kelimesine örnek cümleler...

Zâ­yî: Ka­yıp, yi­tik. El­den çık­mış, te­lef ol­muş.

ZAYİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İlâhî irâde; İslâm dâvetinin dili, Allâh kelâmının tercümânı ve teblîğ vâsıtası olma şerefini, Arapça’ya bahşetmiştir. Bütün milletlerin dilleri arasında bir mukâyese yapılacak olursa Arapça’nın, âhenk, kelime yapısı ve türeyişi, fiil çekimleri ve telâffuz kâideleri gibi pek çok husûsiyetiyle diğer dillere fâik olduğu görülecektir. Arapça, en ufak bir teferruâtı bile zâyî etmeksizin veciz ve özlü ifâdelere imkân veren bir lisandır. Lügat sahasındaki zenginliği sâyesinde bu lisân, her çeşit fikri, takdîre şâyan bir hassâsiyet ve zarâfetle ifâde edebilmektedir. On beş asırdır kâidelerinde herhangi bir değişikliğin olmaması, Arapça’nın, daha o zaman istikrar kazanmış ve tekâmülünü tamamlamış bir lisan olduğunu gösterir. Bu hâliyle, yeryüzünde o zaman mevcut olan diller arasında sâdece Arapça, ilâhî irâdeyi istiâb ve ifâde edebilecek bir genişlik ve mükemmeliyete sâhipti.

*****

Abdullâh bin Abbâs9 -radıyallâhu anhümâ- şöyle rivâyet eder:

“İbrâhîm -aleyhisselâm-, Hâcer vâlidemizi ve henüz onun emzirmekte olduğu İsmâîl -aleyhisselâm-’ı Mekke’ye götürdü. İleride fışkıracak olan «Zemzem» kuyusunun yanında bir ağacın altına bıraktı. Yanlarına içi hurma dolu bir sepet ve içi su dolu bir testi koydu. Sonra geriye döndü... Hâcer vâlidemiz arkasından seslendi:

«–Bizi buraya bırakmanı Allâh mı emretti?»

İbrâhîm -aleyhisselâm-:

«–Evet!» diye cevap verdi.

Hâcer vâlidemiz büyük bir tevekkül ve teslîmiyetle:

«–Öyleyse Rabbim bizi korur, zâyî etmez!» dedi. Ardından İsmâîl - aleyhisselâm-’ın yanına döndü.

*****

Allâh Teâlâ’nın teblîğle vazîfelendirdiği peygamberler, gönül yapmaya geldiklerinden, insanlara hep gönül penceresinden bakmışlar, etraflarına dâimâ muhabbet ve şefkat tevzî ederek nicelerinin hidâyetine vesîle olmuşlardır. Eğer onlar, bu güzel ve firâsetli davranışların aksine hareket etselerdi, netîcede, arada uçurum bulunan insanlarla irtibat tamâmen kopar ve nihâyet bu gibi kimselere Hakk’ı teblîğ etme imkânı zâyî olurdu. Bu da, ilâhî murâda ters düşerdi. Zîrâ Cenâb- ı Hak, kullarının, içine düştüğü bataklıktan kurtulmalarını istemektedir. Bunun için Hak Teâlâ, insanlık târihi boyunca, binlerce peygamber göndermiş ve en güzel bir üslûpla gönülleri tezkiye etmelerini onlara emir buyurmuştur. Yine aynı
gâyeye mâtuf olarak insanlara lutfedilen ehlullâh da, insanların mânevî terbiyesinde bu nebevî üslûbu devâm ettirmişlerdir.

*****

Global kültür istîlâsı ve kapitalist zihniyetin mânevî değerler üzerinde yaptığı büyük tahribat, bugün herkesin mâlûmu… Televizyon ve internetin
nefsâniyeti tahrik eden telkinleri, reklâmların ve modaların menfî şartlandırmaları, nesilleri global kültürün âdeta parmağında oynattığı bir robot
hâline getiriyor, başka dünyaların insanlarına dönüştürüyor.

Diyebiliriz ki bugün silâhlı işgallerin yerini, parayı âdeta bir silâh gibi kullanmak sûretiyle ortaya çıkan “medya”nın “kültür işgâli” almış bulunmaktadır. Global çaptaki bu kültür işgâlinin neticesinde; materyalist zihniyet, insanımıza sinsice empoze ediliyor, mânevî huzurumuza zehir serpiliyor, iç dünyamız boşaltılıyor, insanımız egoist ve menfaatperest bir topluma dönüştürülüyor. Îmanlar zaafa uğruyor; ahlâk ve fazîletler zâyî oluyor; merhamet, şefkat ve insanlığa vedâ edilerek tıpkı bir robot gibi duygusuz ve nâdân bir insan tipi oluşturuluyor. Velhâsıl toplumda mânevî huzur ve saâdetin yolları, âdeta cam kırıklarıyla dolduruluyor.