Zâlimlerin Âkıbeti Değişmez

İbadet Hayatımız

Zalimlerin âkıbeti asla değişmez. Firavun bir çocuk kātiliydi. Tahtını devirecek Musa’yı yok etmek için yüz binlerce çocuk katletti. bugün Gazze’de, Filistin’de şehîd olan her mâsum da bir gün tecellî edecek ilâhî yardıma -inşâallah- ilâve olunmaktadır.

Firavun bir çocuk kātiliydi. Tahtını devirecek Musa’yı yok etmek için yüz binlerce çocuk katletti.

Muhyiddin İbnü’l-Arabî Hazretleri, Fusûsu’l-Hikem adlı eserinde şöyle buyurur:

“Firavun, zuhûr edecek olan Hazret-i Musa’yı imhâ için -rivâyete göre- yetmiş bin mâsûmu katletmiştir. Bu çocukların hepsi, Hazret-i Musa’ya hayatında imdâd olmak, onun rûhâniyetini güçlendirmek için öldürülüyorlardı. Çünkü Firavun ve Firavun ailesi Musa’yı henüz bilmiyorlarsa da Hak Teâlâ biliyordu. Elbette bunların her birinin alınan hayatı, Musa’ya ait olacaktı. Zira gaye o idi.”

Binlerce bebeğin rûhâniyetiyle de te’yîd olunan Musa -aleyhisselâm-, kavmini Firavun’un zulmünden kurtardı. Peşinden gelen Firavun da Kızıldeniz’de boğuldu. Cenâb-ı Hak onun cesedini ibret için bıraktı. Âyet-i kerîmede buyurulur:

(Ey Firavun!) Biz de bugün seni (cansız bir) beden olarak (karada yüksek bir yere atıp bozulmaktan) kurtaracağız ki, arkandan geleceklere bir ibret olasın! (Bununla beraber) insanlardan birçoğu, Bizim âyetlerimizden cidden gafildirler.” (Yûnus, 92)

Zemahşerî, bu âyet-i kerîmeyi şöyle tefsîr eder:

“Seni deniz kenarında bir köşeye atacağız. Cesedini tam ve noksansız, bozulmamış bir hâlde, çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olarak koruyacağız.” (Zemahşerî, III, 24)

Yakın bir zaman önce yapılan araştırmalarda Firavun’un cesedi, sahilde secdeye kapanmış bir vaziyette bulunmuştur. Şu an bu ceset, British Museum’da bulunmakta, halka teşhir edilerek, âyet-i kerîmede beyân edildiği gibi bir ibret manzarası sergilenmektedir.

Yani bugün Gazze’de, Filistin’de şehîd olan her mâsum da bir gün tecellî edecek ilâhî yardıma -inşâallah- ilâve olunmaktadır.

Aynı zulmü, tahtını korumak ve Cenâb-ı Hak ile hâşâ mücadele etmek için Nemrut da yapmaya kalktı. O da nice bebekleri öldürdü. Lâkin Hazret-i İbrahim’in zuhûruna mâni olamadı. Nihayet Nemrut da bir sinek tarafından helâk edildi.

Makedonyalı İskender de dünya hâkimiyeti için büyük bir istîlâ hareketi başlattı. Geçtiği her yerde gözyaşı, kan ve irin bıraktı. Yaptığı zulümlerin karşılığında, genç yaşta bir fâhişe tarafından öldürüldü.

Tarihteki büyük zâlimlerden Firavun, Nemrut, Ebrehe, Hülâgû ve günümüze kadar gelen bütün benzerleri, insanlığın düşmanı ve yüz karası oldular. Hiç sevilmedikleri gibi, hatırlarda zulüm sembolü olarak kaldılar. Saltanatları da hüsranla son buldu.

Dostluğun Allah’taki kaynağına ulaşan büyük İslâm şahsiyetlerinden olan Şâh-ı Nakşibend, Abdülkādir Geylânî, Mevlânâ, Yûnus, Hüdâyî ve emsâli Hak dostları ile onların gönül ikliminden feyz alan büyük İslâm fatihleri, ebediyyen bütün insanlığın dostu oldular. Sevdiler, sevildiler. Dünya hayatlarından sonra da dostluk ve muhabbette ebedîleştiler, fânî gök kubbede hoş bir sedâ bıraktılar.

O sedâlardan istifâde ederek;

Kendimiz ve evlâtlarımız, bütün hayatımızı; yazıyla, kışıyla, gündüzüyle ve gecesiyle; kullukla, ahlâkî hasletlerle ve fedâkârlıklarla tezyîn etmeliyiz.

Rabbimiz; başta kendimizi irşâd edebilmemizi, kalb-i selîme kavuşabilmemizi müyesser eylesin.

Sonra evlâtlarımızı ve nesillerimizi Allah yolunda, İslâm ahlâkıyla müzeyyen birer fert olarak yetiştirebilmemizi nasip buyursun. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2025 Ay: Nisan, Sayı: 242