Yusuf Suresi 101. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Yusuf Suresi 101. ayeti ne anlatıyor? Yusuf Suresi 101. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Yusuf Suresi 101. Ayetinin Arapçası:

رَبِّ قَدْ اٰتَيْتَن۪ي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَن۪ي مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِۚ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّ۪ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ تَوَفَّن۪ي مُسْلِمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَ

Yusuf Suresi 101. Ayetinin Meali (Anlamı):

“Rabbim! Bana iktidar ve saltanattan büyük bir nasip verdin; bana rüyâların tâbirini, eşya ve hâdiselerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan Allahım! Dünyada da, âhirette de benim sahibim ve gerçek koruyucum sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni sâlih kullarının arasına kat!”

Yusuf Suresi 101. Ayetinin Tefsiri:

Kendisine ihsan ettiği bunca nimetler karşısında Yûsuf (a.s.), nihâyetsiz şükür hissiyâtı içinde Rabbine yöneldi, O’na yalvardı. Tekrar, sahip olduğu mülk ve saltanat gibi, rüyaların tâbirini, hâdiselerin iç yüzünü ve neticelerini bilmek gibi nimetlerini andı. “Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan Allahım!” diyerek Rabbini medhetti. Dünya ve âhirette tek dostunun ve yardımcısının Allah olduğunu söyledi. Kemâlden sonra artık zevâlin yaklaştığını anladı. Sonra da mübârek dillerinden, Kur’an’da yer alıp çağlar boyu kulaklarda çınlayacak, gönüllerde makes bulacak ve Rabbine kavuşmayı özleyen ruhlara bir diriliş ve yükseliş iksiri sunacak şu dua döküldü:

“Allahım! Müslüman olarak canımı al ve beni sâlih kullarının arasına kat!” (Yûsuf 12/101)

Bu onun, İslâm üzere ve Allah’a teslim olmuş bir vaziyette vefât etme talebidir. Zira Cenâb-ı Hak, “Ancak Allah’a gönülden boyun eğmiş müslümanlar olarak can verin” (Âl-i İmrân 3/102) buyurarak kullarından da bunu istemektedir. Çünkü bir insan için en büyük ikram, tevhid ehli bir mü’min olarak ruhunu Rabbine teslim etmesidir.

Âfiyet içinde bulunulduğu zamanlarda ölümü gönülden temennî etmek, Allah’a duyulan iştiyakın bir emâresidir. Bunun da en güzel misâli Yûsuf (a.s.)’dır. Nitekim o kuyuya atıldığı halde üzülüp kederlenip de “müslüman olarak canımı al” demedi. Köle olarak satıldığı, belli bir müddet o şekilde yaşadığı halde yine “müslüman olarak canımı al” demedi. Sonra senelerce hapiste kaldı, yine “müslüman olarak canımı al” demedi. Ne zaman ki mülk ve saltanat nimetlerine erişti, işler düzeldi, kardeşleri geldi huzurunda yerlere kapandı, ana-babasını tahtına oturttu, işte o zaman “müslüman olarak canımı al” diye dua etti. Bu durum onun, çektiği bir sıkıntıdan dolayı değil de gerçekten Allah Teâlâ’ya kavuşma arzusuyla böyle bir talepte bulunduğunu gösterir. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, 95)

Unutmamak gerekir ki, dünyanın en lezzetli saadetinden çok daha büyük ve cezbedici bir saadet ve mutluluk dolu bir vaziyet kabrin arkasında saklanmıştır. Ölüm işte bu saadete açılan kapıdır. Bu sebeple ölümden korkmamak ve ondan ötesi için çalışmak lazımdır. Bunun için de, bizi çepeçevre kuşatan gayb âleminde neler olup bittiğine kulak asmak, Kur’an ve sünnetin bu konuda verdiği bilgilere tam mânasıyla inanıp ona göre davranmak, Allah’ın birliği ve âhiretin varlığı konusunda kalpteki her türlü küfür ve şirk tortularını temizlemek zarureti ortaya çıkmaktadır:

Yusuf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Yusuf Suresi 101. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...