Yolumuzun Esâsı

İbadet Hayatımız

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, yolunun esaslarını anlatıyor.

İslâmʼda halk içinde bulunarak Hakk’a kulluğa devam etmek esastır. Çünkü uzlette, şöhret tehlikesi de vardır.

BİZİM YOLUMUZUN ESASI

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:

“Bizim yolumuzun esâsı, «halvet der-encümen»dir. Yani zâhiren halk ile, bâtınen Hak ile olmaktır. Nitekim Kurʼânʼdaki; «Öyle (sâlih) kimseler vardır ki onları Allâhʼın zikrinden ne ticaret alıkoyar ne de alışveriş...»[1] âyetinde bunlara işaret edilmektedir.”

“Sâlik yeterince olgunlaştığında, kalbi ile dili arasında fark kalmaz. Yani dünyevî meşgaleler, kalbî ve bâtınî işlerine mânî olmaz. Bâtınî işler de, dünyevî meşgalelere engel teşkil etmez…”

Mânevî terbiye yolunda, belli bir müddet insanlardan uzaklaşıp dünya meşgalelerinden el-etek çekmek; tefekkür ve tahassüste derinleşerek kalben arınıp durulmak, mânen dirilmek, tâzelenmek, yenilenmek ve rûhî istîdatları tekâmül ettirmek için gerekli bir temrin olarak görülmüştür.

İFTARSIZ 40 GÜN ORUÇ TUTTU

Nitekim Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- kendisine Tevrat nâzil olmadan evvel Tûr-i Sînâʼda kırk gün savm-ı visâl (iftarsız oruç) tutmuş; Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- da İncilʼden ilk ilâhî kelâmı duyuncaya kadar Sair Dağıʼnda kırk gün kırk gece aç ve susuz kalmıştır. Son olarak Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de Kurʼânʼdan ilk vahye muhâtap olmadan önce, Nur Dağıʼndaki Hira Mağarasıʼnda tam bir ay boyunca uzlet hayatı yaşamıştır.

Bütün bunlar, mânevî hayatta belli bir süreliğine uzlet ve inzivânın mesnedini teşkil etmektedir.

Fakat bu hâlin âdeta ruhbanlık gibi bir hayat tarzı olacak kadar umûmîleştirilmesi, katʼiyyen men edilmiştir. İslâmʼda halk içinde bulunarak Hakk’a kulluğa devam etmek esastır. Çünkü uzlette, şöhret tehlikesi de vardır.

Dipnot:

[1] en-Nûr, 37.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları