Yol Ehline Öğütler

Cemiyet Hayatımız

Hak yolundaki sâlikler tıpkı bir çiçek bahçesine benzerler, en nâdide çiçekler güller de bulunabilir, ısırgan otları, dikenler de.

Yol ehline altın öğütler...

1. Yeni ders almakla şereflenen sâlik kendisinin büyük ve ulvî bir vazife aldığını; ihlâs, sebat, gayreti sayesinde istikbâlde büyük veliler derecesine çıkabileceğini kati olarak bilmelidir.

2. Bu da ancak tek gayenin Allah rızası olduğunu bilip hayatının sonuna kadar kendisine bir makam, mansıb gibi bir şey beklemeden zûl-li inkısâr, yani kırık kalp, tevâzu üzere kulluğu elden bırakmamaktır.

3. Bu şerefli vazifeye devam ederken hayatta karşılaşacağı mühim görünen şeyler, hâdiseler azmini gevşetmemeli. Yani ailevî huzursuzluklar, hastalıklar, aile fertlerinden birinin ölümü, fakirlik (yeis olur), zenginlik (azgınlık olur) yolculuk, misafirlik, daha hatıra gelmeyen birçok musibetler

-İşin kesreti, çoluk çocuğun çokluğu gibi.-

4. İhlâs ehli için bunlar mani sayılmaz. Çok ağır işlerde ihlâsla çalışan işçiler vazifelerini aralıksız, aşkla şevkle yaptıkları halde, birçok hafif işlerde çalışanların vazifelerini ihmal ettikleri görülmektedir.

Hatta bu inceliği idrak eden üç beş çocuk sahibi genç hanımların vazifelerini muntazaman yaptıkları halde, çocuksuz yahut tek çocuklu ihlâsı zayıf hanımların derslerini aksattıkları görülmektedir.

5. Şunu iyi bilmeli ki tarikat-ı âliyede, havada uçmak, suda yürümek, uzak mesafeleri az zamanda kat etmek ve bu gibi şeylerin fazla üzerinde durulmaz. Asıl üzerinde itina edilecek şey, ihlâs, istikamet ve şevkimizi arttırmasını Cenab-ı Hakk’tan daimi olarak niyâz edeceğiz.

Ehlullahın kerameti bu bahsettiğimiz vasıflardır.

6. Az yemeğe, helâl yemeğe, gafletle yememeğe gayret edilecek, az yemek letaiflerin çabuk çalışmasına, vücut zindeliğine, sıhhatine, kalbin hassaslığına, maddi-manevî uyanıklığa vesile olur. Nitekim Resûlullah efendimiz az yerler, bazen mideleri üzerine taş koyarlardı.

7. Seher vakti kalkıp iki rekât teheccüd namazı kıldıktan sonra, abdestli olarak kıbleye karşı oturup (diz çökerek) manevi vazifemizi, kalbimizi Cenab-ı Hakk’a vererek acele etmeden yerine getiririz.

8. Her kimin kazaya kalmış namazı var ise (hemen hemen herkesin vardır) her gün bir günlük kaza namazı kılmalı.

9. Daimi abdestli bulunmağı itiyad edinmeli. Nitekim Peygamber Efendimiz (Nur üzerine nurdur) buyurmuşlardır.

10. Sohbetlere devam etmek de bu yolun adabındandır. Sohbetlerde okunan âyet-i kerime, hadisi şerife, enbiyaullah, sahabe ve kibaru ehlullah menâkıbları gibi ruha inşirah ve bilgi veren şeyler okunduğunda dünya keder ve üzüntüleri, kalpten çıkar yerini Allah, peygamber ve İslâm büyüklerinin sevgisi kaplar. Bu sebeple keder, üzüntü gider, huzur gelir. Dünya sevgisi gider, Allah sevgisi gelir. Hırçınlık huysuzluk gider, yumuşak güzel ahlâk gelir. Vücut yorgunluğu gider, zindelik, şevk hali gelir. Kendini beğenme hassası gider, tevazu hali gelir. İnsanlara karşı husumeti gider, insanları sever hale gelir. Farkına varmadan daha bu gibi birçok güzel hasletler tecelli eder. Dikkat edilecek bir husus da sohbetteki bu halini ikinci sohbete kadar devam ettirmek olmalıdır. (Bunun da ilacı: Dünyacılardan, mâlâyanicilerden arkadaşlığı azaltmak, sâlih, yani ihvanın ciddi, vakarlı, ahlakları güzel, az konuşanları ile arkadaşlığı çoğaltmak.) Bir de gözü, kulağı, dili, kalbi Allah’ın yolunda isti’mal etmektir.

Meselâ göz haram şeylere bakmak için değil, semavata bakıp Cenâb-ı Hakk’ı anmak, Kur’an ve faideli kitaplar okumak için, Dil; gıybet, bühtan, dedikodu, kalp kıracak sözler sarf etmek için değil, nasihat etmek, Kur’an okumak, dua etmek, gönül alacak tatlı, faideli sözler söylemek için. Kulak; dedikodu, çalgı gibi şeyler dinlemek için değil, nasihat dinlemek, Kur’an dinlemek, her sesten Cenab-ı Hakk’ın varlığını duymak için yaratılmıştır.

Bazı sâlikler ilk devrelerde çok güzel halleri olduğu halde, sonraları terakki edecekleri halde gerilemektedirler. (Letaif bakımından terakki etseler dahi) Sebebine gelince her sâlikin halini kopya etmektendir, yani hatalı, ahlâkı zayıf, dedikoducu sâliklerin de hak yolunda olduklarını zan etmeleri sebebiyle...

Hak yolundaki sâlikler tıpkı bir çiçek bahçesine benzerler, en nâdide çiçekler güller de bulunabilir, ısırgan otları, dikenler de.

Güller Hak yoluna ihlâsla tam yönelmiş dedikodu, gıybet bilmeyen, mütevazi, merhametli herkesle geçimli, daima kendi nefislerinin hatalarını görenlerdir.

Dikenler ise her ne kadar en ulvi yola kabul edilmiş iseler de, fıtrattan zayıf oldukları için kendilerini güzel ahlâk ile bezeyemeyenlerdir.

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, Sayı: 150