Yeryüzündeki İlk Yapının Kâbe Olduğu Ayeti

İslam Tarihi

Yeryüzünde insanlar için yapılan ilk mâbed, ilk yapı "Kabe" ve hakkında bilinmesi gereken detaylar...

“Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke’deki (Kâbe) dir.” (Âl-i İmrân Sûresi 96. ayet) (Âl-i İmrân sûresi 96-97. ayetlerin tefsirini okumak için tıklayınız...)

“Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev” diye ifade edilen Beyt, bir kimsenin gecelediği yer mânasında iken sonraları mutlak olarak bir mekân için kullanılmıştır.

Rivâyet edilir ki: “Kıble, Kâbe’ye çevrilince yahûdîler Hz. Peygamber (s.a.)’in peygamberliğine dil uzatarak şöyle dediler:

“Beyt-i Makdis, Kâbe’den daha önce kurulmuştur. Burası, mahşerin kurulacağı ve peygamberlerin hicret ettiği yerdir, peygamberlerin kıblesidir. Allah Teâlâ’nın tüm âlemler için mübârek kıldığı ve Hz. Mûsâ (a.s.) ile konuştuğu dağ bu topraklardadır. Kâbe’den daha fazîletlidir. İşte bütün bu sebeplerden dolayı kıblenin Beyt-i Makdis’den Kâbe’ye çevrilmesi bâtıl bir harekettir.”

Yahûdîlerin bu sözü üzerine bu âyet nâzil olmuştur: “Doğrusu” kullar için “kurulan” ve onlara ibâdetgâh kılınan -ki kuran Allah’dır- “ilk ev, Mekke’de olandır.” Bekke, o saygın şehrin (Beled- i Harâm’ın) özel adı olup, bir kişi birine zahmet verdiği zaman kullanılan (Bekkehu - بكّه -) kelimesinden gel-mektedir. Çünkü, insanlar hac esnasında büyük bir izdiham yaşıyorlardı.

Bekke; aynı zamanda kırdı anlamına da gelir. Dolayısıyla zâlimlerin boynunu kırdığı için, bu şehre bekke denmiş olabilir. Çünkü, hiçbir zorba yok-tur ki Mekke’ye kötü niyetle yaklaşsın da Allah onun belini kırmış olmasın!

Haccâc’ın, Abdullah b. Zübeyr (r.a.)’i, Mescid’i Harâm’da sıkıştırıp Ebû Kubeys dağına mancınık kurarak Kâbe’yi dövmesi ve Abdullah’ı öldürmesi ile ilgili olarak anlatılanlar, Kâbe’ye zarar vermek ve ona kötü maksatla yaklaşmak sayılmaz. Çünkü, Haccâc’ın maksadı, Abdullah’ı ele geçirmekti.

İNSANLAR İÇİN İLK KURULAN EV HANGİSİDİR?

Hz. Peygamber (s.a.)’e insanlar için ilk kurulan evin hangisi olduğu soruldu. Efendimiz de: “Mescid- i Haram’dır. Sonra da Beyt-i Makdis kurulmuştur.” diyerek cevap verdi. İkisi arasında ne kadar zaman vardır? diye sorulunca da: “Kırk sene” demiştir. (Müslim, Mesâcid, 1-2; Müsned, V, 150.)

Rivâyet edilir ki: Allah Teâlâ, Arş’ın altında bir beyt yaratmış -ki bunun adı Beyt-i Ma’mûr’dur- ve meleklere bu evi tavâf etmelerini emretmişti. Sonra, yeryüzündeki melekle-re de Beyt-i Ma’mûr’un benzeri bir ev inşâ etmelerini emretti. İnşâ edince, Allah Teâlâ, yeryüzündeki herke-se, göktekiler Beyt-i Ma’mûr’u nasıl tavâf ediyorsa, kendilerinin de bu evi öylece tavâf etmelerini emretti.

Rivâyete göre; melekler, bu evi Âdem’in yaratılmasından iki bin sene önce inşâ ettiler. Âdem yeryüzüne indirilince melekler Âdem’e: “Bu evi tavâf et. Biz senden önceki iki bin senelik süre zarfında bunu tavâf ettik” dediler. Âdem ve Âdem’den sonrakiler tâ Nûh (a.s.) zamânına kadar Kâbe’yi tavâf ettiler. Allah, Tûfanı mu-rad edince bu ev dördüncü semâya nakledildi. İşte bu ev, gök meleklerinin tavâf ettiği; Kâbe’nin tam üstün-deki Beyt-i Ma’mûr’dur.

İbn Abbas (r.a.)’tan mervîdir ki: Âdem’in yeryüzünde ilk kurduğu ev bu evdir.

Bu rivâyetlere göre Kâbe inşasının İbrâhîm’e nisbet edilmesi, İbrâhîm Kâbe’yi ilk inşâ ettiği için değil, bilakis temellerini yükseltip kaybolan mahallini ortaya çıkardığı içindir. Bilindiği gibi, Kâbe’nin yeri Tûfan sebebiyle belirsizleşmiş; Allah, Cibrîl’i İbrâhîm (a.s.)’a gönderip, Kâbe’nin yerini göstererek onu inşâ etmesini emredin-ceye kadar gizli kalmıştır. Kâbe’nin inşâ edilmesini emreden Allah Teâlâ, bu emri tebliğ edip yerini gösteren Cibrîl, binâ eden İbrâhîm (a.s.), bu inşaatta yardım ve çıraklık eden de İsmâîl (a.s.) olduğu için, yeryüzünde Kâbe’den daha şerefli bir binâ olmadığı söylenmiştir.

“Mübârek ve âlemlere hidâyet kaynağı olan evdir.” Yani bu ev hacceden, umre yapan, Kâbe’de îtikâfa giren ve Kâbe’yi tavâf edenler için hâsıl olan büyük se-vaptan ve günahların bağışlanmasından dolayı, hayrı ve yararı çok olan Mekke’deki evdir.

Âlemlere hidâyet oluşu ise; bu evin, herkesin kıblesi ve ibâdetgâhı olması sebebiyledir. Ayrıca bu evde Cenâb- ı Hakk’ın yüce kudretine ve sonsuz hikmetine delâlet eden hayretâmiz âyetler vardır.

Kaynak: Ruhul Beyan Tefsiri, Erkam yayınları