"yaptığın İslam'a Sığar Mı?"

Osmanlı Tarihi

Osmanlı döneminde 'Kaptan-ı Derya' namıyla bilinen Barbaros Hayrettin Paşa, düşmanla işbirliği yapıp kendisine isyan eden bir beyine "Dün­yayı başına dar etmek ahdim olsun!" diyerek şiddetli bir mektup yazmıştı.

Barbaros Hayreddîn Paşa’nın uğraştığı ve büyük mücâdeleler verdiği me­se­lelerden biri de bulunduğu yerdeki müslüman ahâlînin beyleri arasındaki saltanat ve taht kavgaları idi.

DÜŞMANLA İŞBİRLİĞİ YAPAN BEYLER VARDI

Birtakım beyler, sırf kendilerinin baş olması hırsıyla birbirlerine kılıç çekmekte, zaman zaman da Hayreddîn Paşa’ya dahî isyâna kalkışmaktaydılar.

Hattâ bâzen düşmanla işbirliği içine girenler bile vardı. Paşa’nın da en ziyâde kızdığı ve kabûl etmediği şey, düşman ile işbirliği yapmak ve müslümanlar aleyhinde bulunmaktı.

Nitekim kendisinin Tlemsan’a bey yaptığı Mes’ûd isimli şahsın böyle bir isyânı karşısında gerçek bir mü’min hassâsiyetiyle yazdığı şu mektup, günümüz müslümanları açısından da pek mühimdir:

EY MES'UD OLMAYASI MES'UD!

“–Ey mes’ûd olmayası Mes’ûd! Hani bizimle yaptığın ahd ü peymân? Hani âsî olmayacak ve İspanya ile anlaşma yapmayıp düşmanı düşman olarak bilecektin? Yaptığın İslâm’a sığar mı? Ne sefil bir kimse imişsin ki kalktın da gidip kâfire yaltaklandın! Bilmiyor musun sonunda pek şiddetli hâller ve kötü neticelerle karşılaşacaksın? Sendeki ne akıldır ki, kendi âkıbetini görmekten âciz kalmadadır! Gazab-ı ilâhîye ve gazabıma uğraman yakındır. Günahın boynuna; dün­yayı başına dar etmek ahdim olsun! Unutma ki, hiçbir zahmete katlanmadan oturduğun tahttan, yine hiç farkına varmadan indirileceksin!..”

Gerçekten de bu Mes’ûd isimli şahıs:

Karınca kanatlanınca zanneder ki beşârettir,

Zavallı bilmez ki bu, ölümüne işârettir!

hakîkatini unutup benlik dâvâsı yolunda ikinci bir Firavun kesilmiş ve bu yolda kâfirlerle büyük bir işbirliği içine girmişti. Ancak Hayreddîn Paşa’nın gazap ve tehdit dolu mektubu üzerine büyük bir telâşa kapılarak, yaptığı ihânetleri affettirmek için araya Paşa’nın çok sevdiği bir kimseyi koydu. Firâset ve basîret âbidesi Paşa ise, tavassut eden şahsa şu mukâbelede bulundu:

“Sen onu sevmiş ve bana yakınlaşmasına vesîle olmak istemişsin. Ancak bilesin ki, bunların midesine kâfir ekmeği girmiş ve dimağlarına hris­ti­yanlık fikri yerleşmiştir. Bunlara güvenmek azîm hatâ olur.”

Sonra şu beyti okudu:

Sen sanma ki hâin berhurdâr olur,

Âkıbet ya boynu vurulur, ya berdâr olur!

Zira Barbaros Hayreddîn Paşa, liyâkatli kimseleri isâbetli bir şekilde keşfedip yerli yerince istihdâm eder, zararlı ve kâbiliyetsizleri de tespit ederek onlara karşı gerekli tedbirleri alırdı.

Daha ziyâde cesur, gözüpek, dirâyetli, dürüst, gayretli, dindar ve tedbir sahibi kimseleri tercih ederek yükseltir ve böylelerini diğerlerine reis yapardı. Lâf ü güzâf ile şişirilmiş, başarısız ve sahte kâbiliyetleri aslâ sevmez ve onları yanına yaklaştırmazdı. Kendisi de yorulmak bilmeyen bir gayret içinde ömür sürerdi. O, mü’minin ancak Cennet-i Âlâ’da rahat edeceğini söylerdi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları