Vesika Ne Demek? Vesika Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Vesika ne demek? Vesika kelimesinin anlamı nedir? Vesika kelimesine örnek cümleler...

Vesîka: İnanılacak, dayanılacak, güvenilir, sağlam delil. Bazı malların dağıtımı ile ilgili olup, taşıyana üzerinde belirtilen miktarda alma hakkı veren kağıt anlamlarına gelmektedir.

VESİKA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Medîne-i Münevvere’de komşu yahudî kabileleriyle anlaşma yapıldı. “Medîne Vesîkası” denilen bu metin, dünya tarihindeki ilk yazılı anayasa idi.

Daha sonra Medîne’ye saldıran düşmanlara karşı müdâfaa harpleri yapıldı. Sekiz yıl sonra Mekke-i Mükerreme, harpsiz bir şekilde fethedildi. Onuncu yılda ise bütün Arabistan Yarımadası Peygamber Efendimiz’e teslim oldu.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlullah r, askerî harekâtlarda öyle bir merhamet siyaseti izledi ki, kısa sürede bütün Arap Yarımadası’nı idâresi altına aldığı hâlde, her iki taraftan da fazla kan dökülmesine meydan vermedi. Bütün problemleri öncelikle sulh yoluyla halletmeyi tercih etti.

*****

Bir vatandaşlık antlaşması olan Medîne Vesîkası, İslâm’ın muâmelâtı olmayan bir dîn olduğu, kânun ve hüküm koymayıp, yalnızca ibâdetleri düzenlediği yönündeki bâtıl iddiâlara en kat’î bir cevaptır.

Medîne Vesîkası, siyâsî, iktisâdî, ictimâî ve dînî muhtevâsıyla çok yönlülük arz eden bir antlaşma hüviyetindedir. Bu vesîka, müslümanların birliğini sağlayan yegâne unsurun İslâm olduğunu, onların birbirleriyle yardımlaşmaları, aralarında adâlet ve eşitliği gözetmeleri ve herhangi bir ihtilâf zuhûrunda Allâh’a ve Rasûlü’ne mürâcaat etmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır.

Vesîka, Araplar arasında mevcut olan kabîle asabiyetini, adâleti gözetme prensibiyle tahdit ve tanzîm etmiş, haksızlık yapan bir kimsenin akrabâ dahî olsa cezâlandırılmasını emretmiştir.

Bu antlaşma, yahûdîlere mülk edinme ve dîn hürriyeti vermesi hasebiyle Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in onlara karşı muâmelesindeki hârikulâde adâletin bir vesîkasıdır. Şâyet yahûdîler kendi elleriyle bozmamış olsalardı, müslümanlarla aralarındaki bu âdil antlaşma devâm edecekti.

*****

O’nun muhabbetine nâil olabilmek, ebedî bir saâdet hazînesi, cennet vizesi ve ilâhî huzûra kabûl vesîkasıdır. Şüphesiz ki O’nun ulvî muhabbeti, O’nda fânî olanların nasîbi ve kârıdır. Beşeriyetin en büyük ahlâk kahramanı olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, en iyi tâkipçileri de ashâb-ı kirâm ve Hak dostlarıdır. Bunların izinden yürümesini bilen mü’minler de, hakîkî insanlık haysiyetine yaraşır bir ahlâk-ı hamîdeye sâhip olmuşlardır.

*****

Tarih arşive dayanır. Osmanlı gibi büyük bir medeniyete âit vesîkalar yeni yeni elden geçirilirken, yapılan kasıtlı veya câhilâne ithamların hiçbir kıymeti olmadığı, gitgide ortaya çıkmaktadır.

Tarihleri zengin, medeniyetleri azametli milletler, büyük milletlerdir. Bugün birçok sanat eserleri meydana gelse de, Süleymâniye, yine muazzam ve vakur bir eser olarak kalacaktır. Nitekim şurası bir gerçektir ki, bugün dahî umûmiyetle turistlerin en çok rağbet ettikleri, oturup hayranlıkla seyrederek ruhlarını dinlendirdikleri yerler, yine Osmanlı eserleridir.

*****

Timur, zaferi kazanmış olduğu hâlde, üstelik Yıldırım Bâyezîd Hân’ı da esir almış bulunmasına rağmen Osmanlı ordusunu imhâ edememiştir. Ganimetler hâriç, milletine hiçbir şey kazandırabilmiş değildir. Timur’un benliği, büyük bir savaşa sebebiyet vermiş ve ardından gözü yaşlı binlerce
yetim, dul ve mazlum bırakmıştır. Girdiği beldelerdeki halkların müslüman oluşlarına dahî aldırmayan Timur’un, nâmus, şeref, mal-mülk vb. hususlarda ahâlîye yapmadığı zulüm kalmamış, özellikle Bursa’da taş üstünde taş bırakmayarak Osmanlı’nın bütün târihî vesîkalarını yaktırmıştır ki, bu büyük bir cinâyettir.

*****

Vesîkaların tedkîkinden anlaşıldığına göre; inşaatın en zor zamanlarında hayvanlar için dahî bir program yapılmış; çalıştırılan at, merkep ve katırların dinlenme ve çayırda otlatma saatlerine dikkat edilmiş, hiçbir mahlûkâtın hakkına tecâvüz edilmemesine gayret gösterilmiştir. Kânûnî’nin bu muazzam mâbedin inşaatında kul ve hayvanât hukûkuna böylesine titizlik göstermesi, belki de Süleymâniye Câmii’ndeki o esrarlı ve kâ‘bına varılmaz rûhâniyetin temel sâiklerinden biridir.