Verilmesi De Verilmemesi De İmtihandır

İbadet Hayatımız

Bir kimse; dünyada maddî imkânlara sahip bulunmasını, Allâh’ın kendisinden râzı olduğu şeklinde yanlış tefsir etmemelidir. Allah'ın kendisine mal verdiği kimselerin imtihanı...

Fecr Sûresi’nde insanın bu gaflete düştüğü şöyle bildirilir:

“İnsan;

Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde der ki:

«Rabbim bana ikrâm etti.»

Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise der ki:

«Rabbim beni önemsemedi.» (el-Fecr, 15-16)

Hâlbuki bu dünyada bir kula servet verilmesi de verilmemesi de imtihandır.

Kendisine mal, servet, makam ve benzeri bir nimet verilen kişi düşünmelidir:

“Rabbim niçin bu serveti bana verdi? Bunun hesâbı ve vebâli nasıl olacak?”

Bu şuurla, bir mü’minin, malını âhiret sermâyesi olarak kullanması îcâb eder.

Lâkin bu şuura sahip olmaz da, israf ve hıyânet edenlerden olursa; onun hâli, dünyada üzerinde mücevherlerle gezen bir kelbin manzarasına benzer.

Bütün nimetlerin sahibi Cenâb-ı Hak’tır. Âyette buyurulur:

“Göklerde ve yerde her ne varsa hepsini size âmâde kıldık. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.” (el-Câsiye, 13)

İnsana ihtiyacından fazla verilen nimetler, onları kendisine zimmetli olan muhtaçlara infâk etmesi için verilmiştir.

“–Neyi infâk edelim?” suâline Cenâb-ı Hak;

قُلِ الْعَفْوَ

“De ki:

–İhtiyaç fazlasını (infâk edin)!” (Bkz. el-Bakara, 219) cevâbını vermiştir.

İsraf eden kişi; Cenâb-ı Hakk’ın verdiği nimeti, kendi malı zanneder. Hâlbuki fânî dünyada kulun elindeki her şey birer emânettir. Malı da -hakikati düşünürse idrâk eder ki- kendi malı değildir.

Allah dostlarından rivâyetle Necip Fazıl’ın sık sık tekrarladığı şu hikmetli söz ne güzeldir:

“Şerîatte senin malın senin, benim malım benim.

Tarîkatte senin malın senin, benim malım da senin.

Hakikatte ne senin malın senin, ne benim malım benim! Hepsi Allâh’ın.”

Kalbin işte bu kıvâma gelebilmesi çok mühimdir.