Vakar ve Sükûnet

Cemiyet Hayatımız

İslâm insanı baştan aşağı inşâ eder; şekillendirir. Yani insânî ilişkileri güzelleştiren erdemlerin şahsiyetinde tezahür etmesini ister. Oturup kalkmasıyla, yürümesi ve konuşmasıyla, duruşu ve güler yüzüyle inancından beslenen güzelliklerin fark edilmesini ister.

Mü’minlerin husûsiyetlerini beyân eden âyetlerde şöyle buyruluyor: “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) “Selam!” derler (geçerler); Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler. Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.”[1]

Bu âyetlerin ilkinde zikredilen vakar ve sükûnete dikkat çekmek istiyoruz. Burada meâlini arz ettiklerimizle devamında mü’minlerin sahip olması arzu edilen husûsiyetler; tevbe ederler, azabının şiddetinden Allah’a sığınırlar, geceleri ibadet ederler, israf ve cimrilikten sakınarak infak ederler şeklinde sayılırken, vakar ve sükûnetin en başta zikredilmesinin ve hemen onun ardından da kendilerine sataşan cahillerin seviyesine inmeyip “selâm” diyerek geçilmesi, kanaatimizce önemlidir. Herhâlde şahsiyeti yansıtan oturmuşluğun en başında yürüyüş hâlindeki tevazu ve vakar ile davranışlardaki îtidâl gelmektedir.

İslâm insanı baştan aşağı inşâ eder; şekillendirir. Yani insânî ilişkileri güzelleştiren erdemlerin şahsiyetinde tezahür etmesini ister. Oturup kalkmasıyla, yürümesi ve konuşmasıyla, duruşu ve güler yüzüyle inancından beslenen güzelliklerin fark edilmesini ister. Müslüman kibirli ve saygısız olmaz; haşin ve telaşlı kimselere hiç bir hâlde benzemez.

Önemli olan öfke ve sürûr ânında vakarını korumaksa ve vakar kişide İslâm şahsiyetinin tezâhürü ise şüphesiz onu besleyenler gece ibâdetine mülâzemettir, Allah korkusudur.

Dipnot: 1) Furkan sûresi, 25/63-65.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391