Vaka Ne Demek? Vaka Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Vaka ne demek? Vaka kelimesinin anlamı nedir? Vaka kelimesine örnek cümleler...

Vak’a: Vukû bulan, olan, hâdise anlamlarına gelmektedir.

VAKA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Tefrika, bizim için bir imtihandır. Müslümanlar için ilk tefrika, Hazret-i Osman (r.a) zamanında başlamıştır. Sonra Sıffîn Vak’ası, ardından da Kerbelâ hadisesi yaşandı.

*****

Burada açıkça ifâde etmeliyiz ki, dîn, birtakım siyasî hâdiselere âlet edilemez. Dolayısıyla, dînî hakîkatlerle siyasî hâdise ve davranışlar birbirinden ayırt edilmelidir. Meselâ “Hâricîler”, yaptıklarını İslâm adına yapıyorlardı fakat, gerçekte hareketleri tamamen İslâm dışı bir siyasetin îcâbıydı ve anarşikti. Diğer taraftan insanların huzurlarını kendi menfaatleri çerçevesinde bozmak ve bundan kazanç elde etmek isteyen şahıs veya zümreler, hattâ bazen de devletler, târih boyu böyle siyâsî manevralar yapmışlardır. Bu gibi mihraklar, haksız kavgalarını haklı gösterebilmek ve karşısındakilere tahakküm edebilmek için, cemiyette meşrû addedilen unsurları, bilhassa dîni kullanmış ve ardından da bütün dindarları karalama
kampanyaları başlatmışlardır. Bu meyânda, müslümanların birbirlerini kırdıkları Cemel Vak’ası’na zemin hazırlayan İbn-i Sebe’nin, yandaşlarına söylediği ve kendisinin yanısıra, daha sonraki bütün fitne ve fesat ehlinin ölçüsünü ortaya koyan şu ifâdeler pek ibretlidir:

“Ey kavmim! Sizin hayat ve şerefiniz insanların birbirine düşmesine bağlıdır. Öyle ise onları birbirine düşürün. Yarın bunlar karşılaştıkları vakit harbi kızıştırın. Onları başka şeylerle meşgul olmaya bırakmayın. Bunun için kendileriyle beraber olduğunuz kimseler, sizin istemediğiniz şeyden, yâni sulhtan yüz çevirmenin ve Allâh’ın Ali’yi, Zübeyr’i, Talha’yı ve onlar gibi düşünenleri birbiriyle savaştırarak meşgul etmesinin gerekli olduğunu zannetsinler...” (İ. Canan, Hadis Ansiklopedisi, XIII, 334)

*****

Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- dîn-i mübîni yaymak ve öğretmek maksadıyla etrafındaki kabîlelere muallimler gönderirdi. Fakat gönderdiği bazı muallimlere ihânet edilmişti. Nitekim bunlardan biri de “Recî Vak’ası”nda gerçekleşmiştir:

Adal ve Kare kabîleleri Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-’den İslâm’ı öğretecek muallimler istedi. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- de on kişilik bir heyet gönderdi. Kâfile Recî mevkîne varınca tuzağa düşürüldü, sekizi şehid edildi, ikisi de esir alınıp Mekkeli müşriklere teslim edildi.

*****

Mîrâc vak’ası, bütün ihtişâmı ile tefekkür edildiğinde açıkça anlaşılır ki, gecenin bir ânında cereyân eden bu ilâhî tecellî, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, Hak Teâlâ’nın sonsuz kudretinin azametini müşâhede etmesi için tertip edilmiş bir “Habîb ile Mahbûb” mülâkâtıdır. Bu ilâhî dâvet ve kabûlün derin hikmetleri, müstesnâ incelik ve güzellikleri, aklın hudutları ve beşer mantığının sınırları dâhilinde lâyıkıyla kavranmaktan münezzehtir. Bu cihetle bu muhteşem yolculuğun derûnî hikmetleri, bildirilen mahdud bilgilerin dışında Habîb ile Mahbûb arasında bir sır olarak kalmıştır.