Ümmetin Kaygılarına Sıra Gelmiyor

ÜMMET

Ortadoğu’nun geleceğine ilişkin yapılan analizlerin göbeğindeki konu sürekli tırmanışta olan mezhebi gerginlik.

Türkiye’de kamuoyu seçimlere kilitlenmiş durumda. 7 Haziran’a kadar da içerdeki gündemi seçim süreci belirlemeye devam edecek kuşkusuz. Seçim sonuçlarının parlamentoya nasıl yansıyacağı büyük bir heyecanla bekleniyor.

Dış gündemde ise yine yakın coğrafyamızdaki gelişmeler ön planda. Özellikle Sünni-Şii gerginliği konuşulup, tartışılmaya devam ediyor. Ortadoğu’nun geleceğine ilişkin yapılan analizlerin göbeğindeki konu sürekli tırmanışta olan mezhebi gerginlik… Bu bağlamda Yemen’de Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan ve adına “Kararlılık Fırtınası” adı verilen operasyonların hangi yöne evrileceği oldukça önemli…

Suudi Arabistan’ın Yemen’deki hava saldırılarını derhal durdurmasını isteyen İran Kara Kuvvetleri Komutanı Purdestan’ın“Aksi takdirde yıkıcı bir karşılık vereceklerini” açıklaması Riyad ile Tahran arasındaki gerilimi göstermesi açısından önemli. Askeri harcamaların bir çok bölgede düşerken Ortadoğu’da yükseldiğini, savunma bütçesini en fazla artıran ülkenin Suudi Arabistan olduğunu ve İran’ın dini lideri Hamaney’in de “Orduyu güçlendirin” talimatı verdiğini bu arada hatırlatmış olalım…

Öte yandan İran ile Batı arasında gerçekleşen uzlaşının nereye varacağı merakla bekleniyor. Tabi bu yeni sürecin bölgedeki dengeleri nasıl etkileyeceği sorusu da oldukça önemli. Bu meyanda Batı dünyasının Sünni-Şii ayrışmasında nerede durduğu meselesi ve başta ABD’nin ikircikli politikaları yoğun bir biçimde sorgulanıyor ve tartışılıyor…

Evet, günden güne tırmanan mezhep gerginliği bölgenin en önemli problemi olmayı sürdürüyor. Lübnan’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e çok geniş bir coğrafyada artan Şii etkisi Arap dünyasını teyakkuza geçirmiş durumda. Bölgedeki stratejik boşluğu doldurmada çok ciddi mesafe kat eden İran’a karşı başını S. Arabistan’ın çektiği Sünni Arap ülkeleri yoğun bir arayış içerisinde. Arap ülkelerinin bölgedeki en önemli müttefiki ABD’nin İran ile yaşadığı bahar havası Arap başkentlerini kaygılandıran bir başka endişe kaynağı. Washington yönetiminin çift taraflı oynadığı endişesini sonuna kadar yaşıyor Arap dünyası.

Bölgedeki tırmanan mezhep gerginliğinin en son çatışma alanı evet Yemen. “Kararlılık Fırtınası”na İran yönetimi oldukça sert açıklamalarla tepki gösteriyor. Ancak Tahran’dan gelen sert açıklamalara rağmen aslında İran’ın Yemen ile Arap milletinin dikkatini dağıttığı iddia ediliyor.

Ortadoğu’nun önde gelen gazetecilerinden Vadah Khanfar’a göre; “Irak Arap coğrafyasının kalkanı, Suriye beynidir. Bu ikisi kaybedilirse, bölgedeki stratejik dengelerde, yıllarca onarılmayacak bir hasar oluşur. Yemen önemli ama orada çok fazla zaman kaybetmeye gelmez. Asıl cephe Irak ve Şam. Ortadoğu’da dengelerin bozulmaması için bu ülkelerin İran hegemonyasına girmemesi gerekiyor.”  

Vadah’ın bahsettiği stratejik dengelerde yıllarca onarılamayacak hasar ne olabilir sorusu bir tarafa, gerçek olan şu ki bölgenin asıl kaybedeni hep insan unsuru oluyor.  Bölge insanının yaşadığı dram gerçekten korkunç boyutlara taşınmış durumda. Irak ve Suriye’nin ardından Yemen’de de insani dram her geçen gün derinleşiyor.

Stratejik dengeler, siyasi çıkarlar, etnik-mezhepsel aidiyetler ön planda tutuldukça da bölge insanı ve dolayısıyla ümmet kan kaybetmeye devam ediyor ne yazık ki…

Yemen’de ne İran ne de S. Arabistan kazanamayacak. Bu gerçek pek çok analizci tarafından paylaşılıyor. Yemen’in asli unsuru olan Husilerin ortadan kaldırılamayacağı, İran’ın Ortadoğu’nun dört bir tarafındaki savaşta var olmasının zorluğu, ekonomik gücünün buna yetmeyeceği gibi gerçekler göz önüne alınarak bu tespitler yapılıyor.

Özellikle Yemen’de soruna diyalog yoluyla siyasi çözüm bulunması şart. Ama nasıl?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen ay gerçekleştirdiği İran ziyareti oldukça önemliydi. İslam dünyasındaki mezhep gerilimine dikkat çeken Erdoğan, "Beni ne Şia ilgilendirir, ne Sünni ilgilendirir. Beni Müslüman ilgilendirir. İnsan yaratılmışların en şereflisidir.” şeklindeki açıklamasıyla Ortadoğu’da akan kana, ölüme hep birlikte son verilmesi konusunda oldukça önemli mesajlar verdi.

Erdoğan’ın Tahran ziyaretinde Yemen’de yaşanan kriz, görüşmelerin ana konularından biriydi. Yemen’de barış ve istikrarın sağlanması için iki ülke arasında ortak çalışma yapılması konusunda mutabık kalındığı açıklansa da bu ortak çalışmanın sonuçları henüz görülebilmiş değil. Bunda da İran’ın tıpkı Suriye ve Irak politikalarında olduğu gibi pozisyonunu değiştirmemede kararlı olmasının etkili olduğu belirtiliyor.

Sonuç olarak gelinen nokta itibariyle Irak ve Suriye’de olduğu gibi Yemen’de de barışın öyle kolay kolay tesis edilemeyeceğini söylemek zorundayız. Çünkü hesap içinde o kadar çok hesap var ki! Koltukları sağlama alma, halkların iradesinin önüne geçebilme, dengeler adına darbecileri koruma, mezhep ve milliyetçi kaygılardan ümmetin selametine ilişkin kaygı ve endişelere sıra gelmiyor ne yazık ki. Hal böyle olunca da bölgeye barışın gelmesi zorlaştıkça zorlaşıyor. Acı ama gerçek olan bu…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Mayıs 2015, 351. Sayı