Ulvi Ne Demek? Ulvi Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Ulvi ne demek? Ulvi kelimesinin anlamı nedir? Ulvi kelimesine örnek cümleler...

Ulvî: Yüksek, yüce anlamlarına gelmektedir.

ULVİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İslâm nazarında îman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar sûretinde gerçekleşir. Yani îmânın asıl tecellî mekânı akıl değil, hissiyat merkezi olan kalptir. Bu husus çok mühimdir. Çünkü îman, ulvî bir histir / yüce bir duygudur. Akıl ise, îman hissine ulaşmakta, başlangıçtaki belli merhaleleri aşmak için gereken bir vâsıtadan ibârettir.

Aklen kabul, zihnen tasdik edilen ilâhî gerçekler, kalben de tasdik edilmez ise, gerçek bir îman meydana gelmez. Îman kalbe yerleşmedikçe de amele dönüşmez, davranışlara istikâmet veremez. Bununsa Hak katında hiçbir kıymeti olmaz. Nitekim Cenâb-ı Hak, ilâhî hakîkatleri okuyup bildikleri hâlde kalben hazmetmemiş oldukları için onunla amel etmeyen Benî İsrâil âlimlerinin hâlini, ciltlerce kitap taşıyan merkebe teşbih etmektedir.

*****

Bu sûrede, Kur’ân’ın hikmet sahibi ve her şeyi bilen Cenâb-ı Hak tarafından gönderildiği îzah edilir. Allah Teâlâ’nın kudretinin büyüklüğü, şânının  yüceliği, Peygamber’ine lûtfettiği mûcize ve yardımların, her türlü tasavvurun üzerinde bir ulviyyete sahip olduğu anlatılır. Rasûlullah r’in peygamber olarak gönderilmesinin, insanlık için çok büyük bir terakkî ve inkişaf vesîlesi olduğu müjdelenir. Bu hususları îzah için Hazret-i Mûsâ, Dâvûd, Süleyman, Sâlih ve Lût -aleyhimüsselâm-’ın kıssalarına temas edilir.

*****

Bizler, sâdece O’nun şahsına münhasır olan ulvî fazîletlerde O’nu örnek almakla mükellef değiliz. Zaten böylesi yüksek hâl ve davranışlar, bir nevî yıldızlardaki ölçülerdir ve bu tip davranışlar sergilemeye tâkat getiremeyiz. Ancak ikinci kısma giren hâl, davranış ve sözlerde ise, istîdâd ve gücümüz ölçüsünde bir ömür O’nu taklit ve tâkib edip O’nun nûrlu izinde yürümekten mes’ûl ve mükellefiz.

*****

Ulvî teşrîf yaklaştıkça herkes, hattâ her şey, daha bir iştiyak ve hasret içerisinde O yüce nûrun imdâda yetişip kendilerini karanlıktan kurtarmasını bekliyor, O âb-ı hayâtın kendilerine ikrâm ve ihsân buyrulmasını arzu ediyordu. Bütün insanlık O’na teşne ve O’nu muntazırdı. Bunun müjde ve işâretlerini almışlar ve zaman zaman da almaktaydılar.

*****

Allâh Teâlâ, ilâhî esrârı alıcı hâle gelmesi için Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sadrını müteaddid defâlar açmış, içini temizleyerek, huzur,  sükûnet, merhamet, şefkat, îman ve hikmet gibi ulvî hasletlerle doldurmuştur. Bu hâdiselerin ilki, Peygamber Efendimiz henüz süt annesinin yanındayken gerçekleşmiştir. Hâdiseyi Fahr-i Kâinât Efendimiz bizzat anlatmışlardır.