Telakki Ne Demek? Telakki Ne Anlama Gelir?

NE NEDİR?

Telakki ne demek? Telakki ne anlama gelir? Telakki kelimesine örnek cümleler...

Telakkî: An­la­yış, gö­rüş. Şah­sî an­la­yış, şah­sî gö­rüş anlamlarına gelmektedir.

TELAKKİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Mübeşşirât, ihlâslı mü’minlerin gönüllerinin rüya esnâsında ilâhî müjdelere, ilhamlara ve telkinlere açık hâle gelmesidir. Böyle rüyalar net olarak hatırlanırlar. Bunlar, Cenâb-ı Hak tarafından ya müjde ya da îkaz mâhiyetindedir. Bunları vazifeli bir kısım melekler ümmü’l-kitâb (levh-i mahfuz)’dan telâkkî ederek, Cenâb-ı Hakk’ın emir ve müsâadesi ile, uyuyan insanın rûhuna seyrettirirler. Bu sebeple denilebilir ki sâdık rüyalar, Levh-i Mahfuz’dan istikbâle akseden pırıltılardır.

*****

Takvâ üzere yaşayıp vasıflı bir tefekkür ve tahassüse muktedir olabilen mü’minler ise -ki bunlar dâimâ azınlıktadır- nefislerini aşar ve kendi insanî
gerçeklerini, zaaf ve meziyetleriyle birlikte kavrayabilecek bir olgunluğa ulaşırlar.

Böyleleri, içinde yaşadıkları zâhirî hayata rağmen, aynı zamanda kendilerine derûnî bir iklim kazandırmanın ebedî zindeliğine kavuşurlar. Gönüllerinin
genişlemesi neticesinde, görülebilen maddî âlemin ufuklarını aşan yüksek bir kavrayışa ulaşırlar ki, kâmil îman da ancak bu sûretle nâil olunan bir ilâhî nîmettir.

İşte bu vasfa ulaşabilen gerçek bir mü’min için fânî hayat, artık kendisine bel bağlanacak bir nîmet olarak telâkkî edilmez. Böyle bir mü’minin gözünde dünya günleri, üzerinde metrajı yazılı olmayan bir makaradan, her an sona erebilecek bir ipliğin boşalmasına benzer.

*****

Gözün görme kâbiliyeti, kulağın işitme gücü sınırlı olduğu gibi aklın idrak tâkati de sınırlıdır. Nasıl ki gözün görme sınırının ötesinde olduğu için görülemeyen sayısız varlık mevcutsa, kulağın işitme seviyesinin dışında kaldığı için işitilemeyen sayısız ses varsa, aklın da idrak hacminin dışında olduğu için kavranamayan daha nice hakîkatler vardır. Yani akıl, hakîkati bütünüyle kavramakta tek başına kâfî değildir.

Nitekim hakîkate ulaşma husûsunda aklı hudutsuz bir kudrete sahip telâkkî eden rasyonalist filozoflar, tesir edebildikleri insanları saâdet yerine ancak sefâlete sürüklemişlerdir.

*****

Bütün mahlûkâtın varlık sebebi nûr-i Muhammedî olduğundan, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i ve O’nun “Habîbim” hitâb-ı ilâhîsine mazhar olacak bir keyfiyette yaşadığı müstesnâ ve mûtenâ hayâtını, şu âciz satırlar dâhilinde hakkıyla ifâde edebilmek, aslında mümkün değildir. Ancak O’nun anlaşılması ve anlatılması yönünde herkesin tâkatince yol alabilmesinin sayısız faydaları vardır. İşte bunu dikkate alarak yazabildiklerimizle, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in numûne-i imtisâl şahsiyetinden bir kırıntı kabîlinden de olsa nasîb almak, O’nun ahlâkı ile ahlâklanmak, bizler için şereflerin en büyüğüdür. Yoksa O’nu lâyıkıyla anlayabilmek ve anlatabilmek iddiâsından teeddüb ederiz. Nasıl ki bir lâmba, siyah bir keçe ile örtülüp sonra da bu keçe iğne ile delindiğinde, içerideki aydınlıktan dışarıya ok gibi ışık hüzmeleri sızarsa, bizim sözlerimiz de, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in muhteşem hakîkati karşısında o tarzda telâkkî olunmalıdır.