Tefekkür Ne Demek?

NE NEDİR?

Tefekkür ne demek? Tefekkür kelimesinin anlamı nedir? Tefekkür kelimesine örnek cümleler...

Te­fek­kür: Dü­şün­mek anlamına gelmektedir.

TEFEKKÜR KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Kelâma dönüştürülüp satıra geçirilmiş olan his ve fikirler, en hoyratından en kadirşinasına kadar -çoğu meçhul- yığınla muhâtabın eline verilmiş bir demet çiçek gibidir. İdrâk, iz’ân, tefekkür, tahassüs ve tefeyyüze istîdatları çok muhtelif olan bu muhâtapların, onunla ünsiyetlerinin şekil ve seviyesini önceden tahmin edebilmek asla mümkün değildir.

Bu gerçek, satırlarla nakledilenin vasıfları nisbetinde bir ehemmiyet arz eder. Tonlarla taş ve kayanın bir bataklığa doldurulması karşısında lâkayd kalınırken, bir gram altının yere düşmesi hâlinde feverân etmeyecek bir vicdan ve iz’an tasavvur olunamaz!

*****

hiçlik, insanın bu âyet-i kerîmelerin idrâk ve tefekkürü içinde olmasıdır. Aksi hâlde insan, içindeki nefs tuzağına kapılarak Nemrud ve Firavun gibi ilâhlık iddiâ edebilecek bir ahmaklık ve bedbahtlığa yuvarlanmaktan kendisini koruyamaz. Bunun içindir ki tasavvufta fenâ (hiçlik) hâli, çok mühimdir.

Bâyezîd-i Bistâmî, hiçlik hâlini şu duâsıyla ne güzel sergiler:

“İlâhî! Benim benliğimi aradan çıkar ki, benliğim Sen’de fânî olsun da ben arada hiç olayım! Çünkü ben Sen’inle olduğum takdirde, herkesle birlikte olmuşum demektir. Şâyet herkesle olursam, Sen’inle beraber olamam; bu da, Sen’in yolunda benim için en büyük eksiklik ve hamlık olur.”

*****

İnsanın en mühim irfânı, toprak muammâsını çözmekle başlar. Fikirler, çalışmalar, gönüller toprak altının tefekkürüyle pervâneleşmedikçe, bu karanlık ülkenin iklîmine girilemez, sırrına vâkıf olunamaz.

*****

Herkesi hayat mevzuunda ateşli bir girdap hâlinde saracak olan ölüm, istisnâsız başlara çökecek en çetin bir istikbâl endişesi ve musîbeti
veya rahmetidir... Beşer tefekkürü ile kavranmasına imkân bulunmayan bu istikbâl düğümünü çözebilmek; nefs engelini aşıp, vahyin sesine kulak
vererek, peygamberlerin ve evliyâullâhın gönül iklîminin aşk, vecd ve istiğrâkından nasip ve feyz alabilmekle mümkündür…

*****

“Bir sûfî, neşelenip tefekküre dalmak için müzeyyen bir bahçeye gider. Bahçenin rengârenk tezyînâtı karşısında mest olur. Gözlerini kapayarak murâkabe ve tefekküre dalar.”

*****

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hüznü dâimî, tefekkürü aralıksız idi. Zarûret olmaksızın konuşmazdı. Sükûnet hâli uzun sürerdi. Bir söze başlayınca, yarım bırakmadan tamamlayarak bitirirdi. Birçok mânâları birkaç kelimede toplar, öyle söylerdi. Sözleri tane tane idi. Ne lüzûmundan fazla ne de az idi. Yaratılış olarak yumuşak olmasına rağmen gâyet salâbetli ve heybetli idi.

*****

“Kur’ân’ın hitâbı sâdece ümmî Araplara veya yirminci asrın insanına has kılınmış değildir. Lâkin o, bütün asırlar ve bütün mekânlar için mutlak bir umûmiyet ifade eder. Çünkü insanın, bütün asırlarda aynı şekilde bir tefekkür ufkuna sahip olacağını düşünmek, akla uygun değildir.” (A.  Mahmud Akkâd, Mevsûa, IV, 203)