Teessür Ne Demek? Teessür Cümle İçinde Kullanımı

NE NEDİR?

Teessür ne demek? Teessür ne anlama gelir? Teessür kelimesinin cümle içinde kullanımı...

Te­es­sür: Üzün­tü, ka­ram­sar­lık anlamlarına gelmektedir.

TEESSÜR KELİMESİNİN CÜMLE İÇİNDE KULLANIMI

Allâh Rasûlü’nün hâne-i saâdetleri, son derece sâde idi. Annesi, Ümmü Seleme vâlidemizin câriyesi olduğu için, çocukluğunu Allâh Rasûlü’nün hâne-i saâdetlerine yakın bir çevrede geçiren Hasan-ı Basrî Hazretleri, çocukken Peygamber Efendimiz’in odalarının tavanına elini dokundurabildiğini ifâde etmektedir. Bu ifâdeden hareketle, odaların pek yüksek olmadığı söylenebilir. Efendimiz’in odalarının kapıları ise siyah kıldan yapılmış keçelerden ibâretti.

Tâbiînin büyük imamlarından Saîd bin Müseyyeb, bu odaların Emevîler döneminde yıkılıp Mescid-i Nebevî’ye ilhâk edilmeleri sebebiyle duyduğu teessürünü şöyle ifâde etmiştir:

“Vallâhi bunların aynen bırakılmalarını ne kadar arzu ederdim! Böylece yeni yetişen nesil ve buraları ziyârete gelen insanlar, Allâh Rasûlü’nün hayatta ne ile iktifâ ettiğini görürler de, mal çoğaltmaya ve bununla övünmeye rağbet etmezlerdi.” (İbn-i Sa’d, I, 499-500)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in daracık evlerde yaşaması, yokluktan değil, dünyâ hayâtına zerre kadar değer vermemesindendi. Sadece ganimet mallarından hissesine düşen hakkını dağıtmayıp elinde tutsa, süslü saraylar ve kâşâneler yaptırabilme imkânına fazlasıyla sâhipti. Ancak O, fakrı ve zâhidâne bir hayâtı, irâdî olarak tercih ediyor, kendi hissesine düşen ganimetleri infâk etmeden de huzur bulamıyordu. Zîrâ Cenâb-ı Hakk’ın “Rahmân” sıfatının kâmil tecellîsi O’nda tezâhür hâlindeydi.

*****

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Ben, atam İbrâhîm’in duâsı, kardeşim Îsâ’nın müjdesi ve annem Âmine’nin rüyâsıyım.” buyurarak onlara karşı üstün vefâ duygusunu sergilemiştir.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hudeybiye senesi umre için Mekke’ye giderken yolculuk esnâsında Ebvâ’ya uğramışlardı. Peygamber Efendimiz, Cenâb-ı Hak’tan izin isteyerek annesinin kabrini ziyâret etti. Ziyâret esnâsında annesinin kabrini mübârek elleriyle düzeltti ve teessüründen ağladı. O’nun ağladığını gören müslümanlar da ağladılar. Daha sonra niçin böyle yaptığını soranlara Sevgili Peygamberimiz; “Annemin bana olan şefkat ve merhametini hatırladım da onun için ağladım.” buyurdu. (İbn-i Sa’d, I, 116-117; Ayrıca bkz. Müslim, Cenâiz, 105,
108)

*****

İlâhî terbiye, bırakın insanları haksız yere öldürmeyi, en ufak bir kul hakkına karşı bile titrek bir mum gibi olmayı emreder. Hazret-i Peygamber (s.a.v.) yeşil bir dalı bile kesmekten imtinâ etmiştir. Mekke fethine giderken, yavrusunu emziren bir köpeği ürkütmemek için ordusunu yolun karşı tarafından geçirmiştir. Yine Peygamber Efendimiz r yakılan bir karınca yuvası karşısında dehşete gelerek: “Bu karınca yuvasını kim yakabilir!” diye teessürünü ifâde etmiştir. İşte bu ruhla yoğrulan Osmanlı, Hazret-i Peygamber’den aldığı merhamet mayası ile hem insanlara hizmette hem de mahlûkata şefkatte zirveye ulaşan nice vakıflar kurmuşlardır. Hayvanların sıhhatlerini bile düşünen vakıflar teşkil ettirmişlerdir. Bu şefkatin
bir tezâhürüdür ki, o devirlerde ülkemize seyahate gelen yabancılar, hâtıralarında müslüman mahallelerde bulunan kedi ve köpeklerin insanların etrafında döndüklerini, diğer mahallelerde ise insan görünce hızla kaçtıklarını anlatırlar.

*****

‘‘Mü’min, güzel hâlinin değişip kötüye dönmesinin, bilerek veya bilmeyerek işlediği bir günahın neticesi olduğunun idrâki içinde bulunmalıdır.’’

‘‘Mü’min, işlemiş olduğu küçük günahını dâimâ büyük görmelidir. Allah dostları en ufak zellelerini dahî dağlar gibi cesîm görürler, derin bir mahviyet içinde Cenâb-ı Hakk’a gözyaşları ve büyük bir teessür içinde istiğfâr ederler.’’

‘‘Akıllı kişi, evvelâ çuvalın deliklerini yamar, ondan sonra içini doldurur. Delik yahut çatlak olan kaba ne konursa konsun, içindekini muhâfaza edemez.’’

*****

Yolculuk esnâsında Ebvâ’ya uğramışlardı. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Cenâb-ı Hak’tan izin isteyerek annesinin kabrini ziyâret etti. Ziyâret esnâsında kabrini eliyle düzeltti ve teessüründen ağladı. O’nun ağladığını gören müslümanlar da gözyaşlarını tutamadılar. Daha sonra niçin böyle yaptığını soranlara Sevgili Peygamberimiz:

“–Annemin bana olan şefkat ve merhametini hatırladım da onun için ağladım.” buyurdu. (İbn-i Sa’d, I, 116-117)