Tecelli Ne Demektir?

NE NEDİR?

Tecelli nedir, ne anlama gelir? Tecelli kelimesinin sözlük anlamı nedir? Bir tasavvuf terimi olarak tecelliden bahseden ilk kişi kimdir? Allah nasıl tecelli eder?

Tecellî, Hakk’ın varlığının çeşitli mertebelerde zuhur etmesi, sâlikin keşf yoluyla bu zuhuru idrak etmesi anlamında tasavvuf terimidir.

TECELLÎ NE DEMEK?

Sözlükte “belirmek, ortaya çıkmak, görünmek; belirti, görüntü” anlamındaki tecellî tasavvuf terimi olarak “sâlikin kalbine doğan ledünnî bilgiler ve nurlar” demektir. Aynı kökten gelen cilve tecellî ile eş mânalıdır.

Tecellî ilham, vâridât, levâih, telvîhât, vâkıât, sünûhât, bevâriḳ, tavârık kelimeleriyle de ifade edilir. Feyiz, zuhûr, sudûr, tenezzül, taayyün, fetih, tahkik, şühûd ve keşf terimlerinin tecellî ile yakın anlam ilişkisi bulunmaktadır. Tecellî Kur’an’da ve hadislerde hem sözlük hem terim anlamında kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de gündüzün ortaya çıkması (el-Leyl 92/2) ve Hz. Mûsâ’nın (a.s.) rabbini görmek isteyince rabbin dağa zuhur etmesi (el-A‘râf 7/143); hadislerde Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) bir güneş tutulması olayı sonrasında namaz kıldığında güneşin yeniden belirmesi (Buhârî, “Nikâḥ”, 5197), âhirette müminlerin görmesi için Hakk’ın kendisini âşikâr hale getirmesi (Müslim, “Îmân”, 191) tecellî ile ifade edilmiştir.

TASAVVUFTA TECELLİ ETMEK

Bir tasavvuf terimi olarak tecelliden bahseden ilk sûfî Riyâh b. Amr el-Kaysî (ö. 180/796) kelimeyi “cennette Hakk’ın kullarına kendini göstermesi” mânasında kullanırken Sehl et-Tüsterî daha geniş bir anlam yükleyerek tecellinin zât, sıfat ve hüküm şeklinde üç halinin bulunduğunu söyler. Hakk’ın zâtının tecellisi mükâşefedir. Mükâşefe dünyada kalbin keşf makamına ulaşması ve kalp gözünün açılmasıdır.

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ihsanı tarif ederken, “Rabbine O’nu görüyormuş gibi ibadet et” buyurması, Abdullah b. Ömer’in, “Tavaf esnasında Allah’ı görür gibi olurduk” demesi bu tecelliye örnek teşkil eder. Buna “galebe keşfi” (şühûd) adı da verilir. Tüsterî’ye göre Hakk’ı apaçık müşâhede (şühûd-i iyânî, rü’yet-i iyânî) ancak âhirette mümkün olacaktır. Hakk’ın zâtına ait sıfatlarının tecellisi nur mahallidir. Hak kudret sıfatıyla bir kula tecelli ettiğinde o kul Hak’tan başkasından korkmaz. Diğer sıfatların tecellisi de böyledir. Allah’ın kelâm sıfatının Kur’an’da tecelli etmesiyle insanların ilâhî haberi gözle görür duruma gelmesi sıfat tecellisine diğer bir örnektir (Kelâbâzî, s. 180-181).

Kuşeyrî, Kur’an’da Hakk’ın insana doğrudan tecelli ettiğine dair açık bir âyetin yer almadığını, Hz. Mûsâ’nın (a.s.) görme arzusu üzerine ona değil dağa tecelli ettiğini ve dağın parçalandığını, insana yönelik tecellinin ilâhî hitap gibi âlemin sûretlerinde gerçekleştiğini ileri sürer (Leṭâʾifü’l-işârât, I, 564-567). Ebü’l-Hüseyin en-Nûrî’nin, “Hak halkına halkıyla tecelli etmiş, halkından halkı ile gizlenmiştir” sözü bu anlamı destekler (Serrâc, s. 354). Bununla birlikte sûfîler Allah’ın varlıktaki en mükemmel tecellisinin insan olduğunu söylemiştir.

Kaynak: DİA