Tebliğci Olabilmek İçin En Önemli Şart

HİZMET

Bugün biz İslâm nîmetine mazhar isek bu; tebliğ mesʼûliyeti ve hidâyete vesîle olma heyecanıyla ve binbir fedakârlıkla yollara düşen sahâbe efendilerimiz ve onları ihsân üzere tâkip eden ecdâdımız vesîlesiyle oldu.

Onlar bu gayret ve fedakârlıklara girmemiş, bağ ve bahçelerine çekilip zamanın rehâvetine kapılmış olsalardı; bu nîmetten mahrum kalırdık.

O hâlde biz de; bizim gayretlerimizle ıslah ve hidâyete nâil olabilecekleri düşünmeliyiz. Fedakârlıklardan kaçındığımız takdirde nice mahrum kalacak fertleri ve toplumları düşünmeliyiz. Yine düşünmeliyiz ki mahşerde hesabımız görülürken; omuzlarımızda hidâyet ve terbiyesine vesîle olduklarımızın sevâbı, fakat mahrum bıraktıklarımızın da vebâli olacak…

İSLÂM KÜLTÜRÜNE NASIL VÂKIF OLABİLİRİZ?

Bir müslümanın İslâm kültürüne doğru bir şekilde vâkıf olabilmesi de, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yirmi üç senelik nebevî hayâtından ilham alarak yaşayıp bunun netîcesinde duygu derinliğine ve kalbî kemâle ermesine bağlıdır. Gönül âlemi, Allâh Rasûlü’nden gelen feyizle, yâni müsbet enerji ile dolmak sûretiyle kemâle erer. Zîrâ İslâm prensip ve hükümlerinin en ince teferruâtına kadar sergilendiği yegâne canlı tablo, Varlık Nûru -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in nezih hayâtıdır.

İSLÂM'A DÂVET ETMEK İÇİN NASIL BİR TEBLİĞCİ OLMAK GEREKİYOR?

İnsanları, İslâm’ın huzur ve saâdet dolu hayat nizâmına dâvet eden tebliğci ve muallimlerin de, zihin ve kalp âhengi içinde tahsil edilecek bir siyer ilminden müstağnî kalmaları aslâ düşünülemez. Zîrâ Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; eğitim, öğretim ve teblîğ bakımından da en müşahhas ve mükemmel bir örnektir.

Hâsılı, dürüst ve emin olmak isteyen bir genç, Allâh’a dâveti kendisine yol olarak seçip hikmet ve güzel öğütle teblîğde bulunan bir mübelliğ, devletini adâlet ve fazîletle idâre etmek isteyen bir devlet başkanı, güzel muâmelede örnek bir âile reisi, çocuklarına ve hanımına karşı şefkat ve merhameti elden bırakmayan bir baba, sevk ve idâreyi iyi bilen kâbiliyetli bir kumandan, kısaca; yaşı, kademesi ve seviyesi ne olursa olsun, her müslüman için en güzel ve şaşmaz zirve ölçüler, Siyer- i Nebî’de sergilenmektedir.[1] Bu sebeple, İslâm’ı bütün yönleriyle anlayıp tatbîk edebilmek için, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayâtını güzel bir şekilde öğrenmek zarûrîdir. 

Şüphesiz ki, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sîretini lâyıkıyla öğrenmek, öğretmek ve yaşamak, insanlığa mükemmel ve ideal bir hayat numûnesi bahşedecektir.

Dipnot: 1) Bu gerçeği, batılı bir mütefekkir, şu sözleriyle itiraf etmek mecbûriyetinde kalmıştır:

“Hiç kimse Hazret-i Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasîb olan bütün başarılara rağmen Avrupalıların koymuş olduğu bütün kanun ve nizamlar, İslâm kültürüne göre eksiktir. Biz Avrupa milletleri, medenî imkânlarımıza rağmen Hazret-i Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki, hiç kimse bu yarışta O’nu geçemeyecektir. Ve bu kitap (Kur’ân) da son derece pratik olduğundan ebediyyen tesirini kaybetmeyecek ve diğer milletleri etrâfında toplayacaktır.” (Johann Wolgang von Goethe)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafa -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- - 1 -, Erkam Yayınları