Taşların Zikri

Sahabiler

Peygamber Efendimiz’in elinde zikir yapan taşlar...

Süveyd ibn-i Zeyd şöyle anlatır:

Ebû Zer’i (r.a) Mescid’de yalnız başına otururken gördüm. Bunu bir ganîmet bilerek hemen yanına varıp oturdum. Ona Hz. Osman’dan bahsettim. Şöyle dedi:

“Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in huzur-i âlîlerinde şâhit olduğum bir hâdise sebebiyle ben Osman hakkında hayırdan başka bir şey kesinlikle söylemem!

Ben Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yalnız olduğu vakitleri kolluyor ve O’ndan bir şeyler öğreniyordum. Bir gün gidip baktığımda Allah Resûlü (s.a.v) çıkmışlardı. Ben de peşlerinden gittim. Bir yere oturdular, ben de yanlarına oturdum. Bana:

«–Ey Ebû Zer! Niçin buraya geldin?» diye sordular. Ben de:

«–Allah ve Resûlü için!» dedim.

Bu esnada Ebûbekir (r.a) gelerek selâm verdi ve Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in sağına oturdu. Resûlullah (s.a.v):

«–Ey Ebûbekir! Niçin buraya geldin?» buyurdular.

Ebûbekir (r.a):

«–Allah ve Resûlü için geldim!» dedi.

Sonra Ömer (r.a) gelerek Hz. Ebûbekir’in sağına oturdu. Resûlullah (s.a.v):

«–Ey Ömer! Niçin buraya geldin?» buyurdular.

Ömer (r.a.):

«–Allah ve Resûlü için!» dedi.

Sonra Osman (r.a.) geldi ve Ömer’in sağına oturdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona da:

«–Ey Osman! Niçin geldin?» buyurdular.

Hz. Osman (r.a.) da:

«–Allah ve Resûlü için!» diye cevap verdi.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) yerden yedi veya dokuz adet çakıl taşı aldılar. Taşlar O’nun elinde tesbîh etmeye başladı. Onlardan arı vızıltısı gibi sesler işittim. Allah Resûlü (s.a.v) taşları yere bırakınca sesleri kesildi. Sonra Resûlullah Efendimiz (s.a.v) o taşları Hz. Ebûbekir’in eline koydu. Taşlar onun elinde de tesbih ettiler. Onlardan arı vızıltısı gibi sesler işittim. Ebûbekir (r.a) taşları yere bırakınca sesleri kesildi. Allah Resûlü (s.a.v) taşları Hz. Ömer’in eline koydu. Taşlar yine tesbih etmeye başladı. Onlardan arı vızıltısı gibi sesler işittim. Ömer (r.a) taşları yere bırakınca yine sesleri kesildi. Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) taşları alıp Hz. Osman’ın avucuna koyunca taşlar onun elinde de tesbih ettiler. Onlardan arı vızıltısı gibi sesler işittim. Sonra onları yere bıraktı, onlar da sustular.”

İmâm Zührî, bunun hilâfetle alâkalı olduğunu söylemiştir.

Taberânî’nin Evsat’ındaki rivâyette şu ziyâde vardır:

“Onların tesbîhini halkadaki herkes işitiyordu. Sonra onları bize verdi, hiçbirimizin yanında tesbîh etmediler.” (Heysemî, VIII, 299. Krş. Heysemî, V, 179)