Tasavvufta Neden Akıl Değil De Kalb Öndedir?

Tasavvuf

Tasavvufta neden akıl değil de kalb öndedir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Çünkü hayâtı anlamlı kılan kalbin yönelişleridir. Kalbin meyli neye ise insan hayâtı oraya akmaktadır. Bu yüzden tasavvufta kalb, akıldan öndedir. Kalbde irâde olmadığından bir şeye rabtedilmesi gerekmektedir. Kalbin rabtedilmesi yaratılış sırrının kavratılması demektir. Böylece kalb selîm olur.

Akıl ahmaklığın zıddı, bir şeyi algılamak, ya da bir şeyi bağlamak ve engellemek gibi anlamlar taşır.[1] “Bağlamak” mânâsından yola çıkarak Hz. Mevlânâ aklın insanı, demirin gemiyi bağladığı gibi sâbitlediğini söyler ve şöyle der: “Akılsız kişileri her türlü yel alıp gider. Çünkü onların güçleri sağlam değildir. Kötü ve hayırsız adam lengersiz; demirlenmemiş gemi gibidir. Ne demir atmıştır, ne de yere bağlıdır? Böyle bir gemi deli rüzgârlardan kurtulamaz ki? Akıllıya emniyet ve huzûr veren akıl lengeridir. Öyleyse sen de akıllılardan bir lenger; gemi çapası dilen de kendini akıl demiriyle bağla. İnsan o cömerdlik denizinin inci hazînesinden akıl, fikir kazanırsa onların yardımıyla gönül, mârifet elde eder, gönüllükten çıkar, yücelir ve gözler de nûrlanır.”[2]

Aslında insânî fonksiyonların tamamı ruh menşelidir ve onun değişik tezâhürleri sayılabilir. Böylece tevhîdi bir yaklaşımla hepsinin kaynağı ruhtur. Ruh bedene girip nûru perdelenince nefs, bedenden tecerrüd ile nûru ortaya çıkınca akıl, Hakk’ı ve sıfatlarını bilmesi îtibâriyle kalb, Hakk’a yönelip tekrar kuds âlemine kanat açınca yine ruh adıyla anılmaya başlar.[3]

Dipnotlar:

[1].       Bkz. İbn Manzur, Lisânu’l-arab, Beyrût, ts., XI, 458; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, Beyrût 1987, s. 1336; Âsım Efendi, Kâmus Tercümesi, Beyrût 1987, III, 1446-1447.

[2].       Mesnevî, III, b. 4310 vd.

[3].       Bkz. Bursevî, Temâmu’l-feyz, thk: Ali Namlı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1994, s. 47

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları