"Tarîkat Zamanı Değil, Îmânı Kurtarma Zamanıdır” Diyerek Tasavvufa Karşı Çıkanlar

Tasavvuf

Bir cemâat: “Artık tarîkat zamanı değil, îmânı kurtarma zamanıdır” diyerek tarîkat ve tasavvufa karşı çıkıyor. Neler söylersiniz? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor..

Bu sözün söylendiği zamanki dünyâ şartları son derece önemlidir. Bu söz XX. yüzyılın ilk yarısında söylenmiştir. Bilindiği gibi, XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın ilk yarısı pozitivist ve materyalist düşüncenin egemen olduğu yıllardır. Pozitivizm ve materyalizm bu yüzyılın insanlarına, insanlığın ulaştığı son nokta olarak takdîm edilmiş, din ve metafizik düşünce âdetâ öcü olarak gösterilmiştir. Doğu Avrupa ülkelerinde komünizm, Batı Avrupa ülkelerinde materyalizm, insanlığı ateizme sürüklemiş ve insanoğlu Allah’ın evinden kaçmıştır.

Bizim ülkemiz de XIX. yüzyıldan îtibâren bu rüzgârların etkisi altında kalarak ateizmin eşiğine kadar gelmiştir. Din, devlet eliyle toplum hayâtının dışına itilmiş, dîne ve dindârlara âdetâ ölümünü bekleyen vebâlı hasta gözüyle bakılmıştır. İnananların böylesine horlandığı bir ortamda elbette yapılacak tek şey insanların îmânlarını kurtarmaktır. Tekke ve tarîkatların kapatılıp hizmetten men edildiği bir ortamda insanlara götürülebilecek en önemli din hizmeti, îmândır. Böyle zamanda en kutsal dâvâ, îmânı kurtarma dâvâsıdır. Aslında o devrin eli kalem tutan sûfî müelliflerinin yaptığı da o istikâmettedir. Nitekim İsmâil Fennî Ertuğrul gibi sûfî bir müellif Maddiyyûn Mezhebinin İzmihlâli, Hakîkat Nûrları ve Küçük Kitapta Büyük Mevzûlar adlı eserleriyle; Filibeli Ahmed Hilmi de Maddiyyûn Meslekinin Dalâleti adlı eseriyle bunu yapmaya çalışmıştır.

Tasavvuf, İslâmî hayâtın zirve noktasıdır. Îmânın ihsân kıvâmında yaşanmasıdır. Îmânın tehlikede olduğu bir dönemde böyle bir sözü, özellikle genç ve entelektüeller için son derece mâkul görmek gerekir. O günün öncelikli konusu îmân idi. Ama bugün bütün dünyâda, yeniden dîne ve İslâm’a dönüşün hızlandığı bir dönemde tasavvuf ve tarîkatların önemini görmezden gelip karşı çıkmak yanlış olur.

Bu görüşün sâhipleri tasavvufa karşı değillerdi. Yaşadıkları dönemin öncelikli konusunun tasavvuf olmadığı inancındaydılar. Onlar bugün yaşasaydı, gelişen şartlar çerçevesinde tasavvuf öncelikli hizmetlere ağırlık vereceklerini sanıyorum. Nitekim bugün geniş bir kitleyi yönlendiren saygın bir hoca efendinin yazılarında tasavvuf öncelikli konulara ağırlık verdiği görülmekte, çevresindeki gençlere de tasavvuf öncelikli tavsiyelerde bulunduğu duyulmaktadır. Bu bakımdan bu sözün, söylendiği devir için doğru ve geçerli görmekle birlikte, bugün için geçerli olmadığını düşünüyorum.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları