Taravet Ne Demek?

NE NEDİR?

Taravet ne demek? Taravet kelimesinin anlamı nedir? Taravet kelimesine örnek cümleler...

Tarâvet: Tâzelik, körpelik anlamlarına gelmektedir.

TARAVET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v):

Öyle bir rahmettir ki, O olmasa bütün âlemler ıssız çöllere dönerdi. Öyle bir rahmettir ki, nerede bir güzellik varsa, O’nun nûrundan bir akis taşır. Zira O’nun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Âlemde bir çiçek açmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, hiç solmayan, aksine gün geçtikçe tazelik ve tarâveti daha da artan, serâpâ nurdan ibâret bir gonca-i ilâhîdir.

*****

Nerede bir güzellik varsa, O’ndan bir akistir. Âlemde bir çiçek açılmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, O’nun hürmetine varız. O, solmayan, aksine gün geçtikçe tâzelik ve tarâveti daha da artan, serâpâ nûrdan ibâret bir gonca-i ilâhî...

*****

Mesnevî: “Gülün tarâveti (tazeliği) bozulup, gül bahçesi hazân mevsimine girince, artık bülbülün hoş nağmeleri ve feryatları işitilmez olur.” (c.1, 29)
İnsanın insanla muhabbeti ve bu muhabbetin meyvesi olan âşıkâne sohbet de gül ve bülbülün mâcerâsına benzer. İnsanlardan ekseriya, muhatabın istidad ve rûhî taleplerine uygun söz ve fikirler sâdır olur. Konuşan kalptir, dil sanki kalbin tercümânıdır. İfâdeler, âdetâ yanık bir ney nağmesidir. Dinleyense onu üfleyen bir neyzen… O neyi üfleyen acemiyse, o meclis hazan mevsimine girmiş bir gül bahçesine benzer.

*****

Varlıkların yaratılışında, Allah Teâlâ’nın, sevgili Rasûlü Efendimiz - aleyhissalâtü vesselâm-’a olan muhabbetinin mühim bir yeri vardır. İlâhî muhabbet sâikıyla yaratılan kâinâtın ve onun özü durumundaki insanın aslî cevherini “Muhammedî Nûr” teşkîl eder. İlk yaratılan nûr, O’nun nûrudur. Bütün varlıklar, O nûrun şerefine halk edilmiştir.

Nerede bir güzellik varsa, O nûrdan bir akistir. Âlemde bir çiçek bile açılmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, O’nun hürmetine varız. O, solmayan, aksine gün geçtikçe tâzelik ve tarâveti daha da artan, serâpâ nûrdan ibâret bir gonca-yı ilâhî... Bütün varlıklar O’nun medyûnu ve meclûbu… Nitekim Fahr-i Kâinât Efendimiz bu hakîkati ifâde sadedinde buyurmuşlardır ki:

“Cinlerin ve insanların âsîleri hâriç, yer ile gök arasındaki her şey, benim Allâh’ın Rasûlü olduğumu bilir.” (Ahmed, III, 310)