Tahkim Ne Demek?

NE NEDİR?

Tahkim ne demek? Tahkim kelimesinin anlamı nedir? Tahkim kelimesine örnek cümleler...

Tahkim: Muhkem hâle getirme, sağlamlaştırma anlamlarına gelmektedir.

TAHKİM KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Kıbrıs Adası’nı ‘‘hukûk-i şâhânesi bâkî kalmak şartıyla’’ bir üs sûretinde kendilerine vererek Ayastefanos Muâhedesi’nin iptaliyle, onun yerine Berlin Muâhedesi’nin gerçekleşmesini sağlamıştır. Bu muâhedeyle mâruz kalınan kayıpların büyük bir kısmı telâfî edilmiştir. Böylece ihtilâlci kadronun sebep olduğu “93 Harbi” felâketi, onun dâhiyâne siyâseti sâyesinde -mümkün mertebe-hafifletilmiş oldu. Bu hâdiseden gerekli dersi almış olan Sultan Abdülhamîd, batıda Çatalca ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarını, doğuda ise Azîziye kalelerini tahkîm ederek sulhçu bir siyâsete yönelmiş, memleketin dâhilde kalkınmasını sağlayacak hamlelere girişmiştir. Balkan ve 1. Cihan harplerinde ehemmiyeti ortaya çıkan bu tahkîmat, onun ileri görüşlülüğünün bir numûnesidir.

*****

Sultan Abdülhamîd, bu dehşetli hezîmet karşısında önce buna sebep olan ihtilâlci kadroyu bertaraf ederek devlet dizginlerini eline almış, sonra da Rusya aleyhtârı olan İngiltere’yi -hiç olmazsa diplomatik sahada- Rusya’ya karşı kullanabilme çârelerini aramıştır. Bunun için Kıbrıs Adası’nı “hukûk-i şâhânesi bâkî kalmak şartıyla” bir üs sûretinde kendilerine vererek Ayastefanos Muâhedesi’nin iptaliyle, onun yerine Berlin Muâhedesi’nin gerçekleşmesini sağlamıştır. Bu muâhedeyle mâruz kalınan kayıpların büyük bir kısmı telâfî edilmiştir. Böylece ihtilâlci kadronun sebep olduğu “93 Harbi” felâketi, O’nun dâhiyâne siyâseti sayesinde -mümkün mertebe- hafifletilmiş oldu. Bu hâdiseden gerekli dersi almış olan Sultan Abdülhamîd, batıda Çatalca ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarını, doğuda ise Azîziye kalelerini tahkîm ederek sulhçu bir siyâsete yönelmiş, memleketin dâhilde kalkınmasını sağlayacak hamlelere girişmiştir. Balkan ve I. Cihan harplerinde ehemmiyeti ortaya çıkan bu tahkîmat, O’nun ileri görüşlülüğünün bir nümûnesidir.

*****

Şu iki vasıf, toplumun her kesimi için hakkâniyete ve maslahata uygundur. Ancak “havass”, yani rûhen mâneviyâta daha istidatlı kişilerin daha yüksek mânevî seviyeler katedebilmeleri için İslâm’ın üst âlemlere açılan rûhânî kapısının her zaman açık tutulması da gerekmektedir. Aksi hâlde mâneviyâta teşne nice kabiliyetli gönüllerin ufku kapatılmış olur.

İşte bu gerçek sebebiyledir ki, İslâm tarihinin her safhasında tasavvûfî akımlar daima alâka ve revaç bulmuştur. Çünkü aşk ve muhabbet merkezi olan gönle, akıldan ziyâde ağırlık verilmesinden doğmuş olan tasavvufî akımlar ve üslûplar, denilebilir ki, her türlü hâricî tesirden korunmak için inşa edilmiş olan bir binayı, dört duvardan ibâret bırakmayıp onu güzelce tahkim ve sonra da tezyin etmek faaliyetidir.