Sünnetin Bağlayıcılığı

İSLAM VE İHSAN

Sünnetin bir bütün olarak dinde bağlayıcılığı kesindir. Peygambere uymayı, verdiği hükme razı olmayı, onun verdiği hüküm karşısında müminlere seçim hakkı tanınmadığını belirleyen ayetler, sünnetin Müslümanların hayatındaki etkin ve bağlayıcı görevini ortaya koymaktadır.

Sünnetin Müslümanların hayatında etkin ve bağlayıcı görevi vardır ancak Hazreti Peygamber'in değişik vasıflarla ortaya koyduğu sünnetin bağlayıcılık derecesi de aynı değildir.

1- Namaz, oruç, hac, zekât vb. gibi konularda yaptığı açık­lama ve uygulamaları bağlayıcı nite­liktedir. Çünkü Hazreti Peygamber'in bu tür tasarrufları risalet göreviyle ilgilidir.

2- Ticaret, ziraat, harp tedbirleri, hastalık tedavisi, sanat vb. uzmanlık gerektiren alanlar ilahi bir mesaj taşımı­yorsa dini bir sorumluluk gerektirmez.

3- Hazreti Peygamberin bir insan olarak yaptığı; yeme, içme, giyinme, uyuma, oturup kalkma gibi şahsi uygulamaları dini sorumluluk olarak bağlayıcı değildir. Fakat bunlar bizim için ahlaki örnekliktir. Zira Kur'an-ı Kerim Hazreti Peygamberin, üstün ahlaki kişiliğine, insani erdemlerine değindiği halde onun fiziki yönüne, değinmemiştir.

Sonuç olarak Peygamberimizin peygamberlik görevi ve ahlaki kişiliği ile ilgili söz ve fiilleri bize dini sorumluluk yükler.

DÜŞÜNELİM!

Pey­gamberimiz Medinelilerin hurmaları aşıladıklarını görünce onlara hurmaları aşılamamalarını tavsiye eder. Medineli Müslümanlar Peygamber Efendimizin bu tavsi­yesine uyarlar ve aşılamayı bırakırlar. Ancak o yıl meyve olgunlaşmadan dö­külür ve telef olur.

Peygamberimiz bu durumu görünce "O söylediğim şahsi kanaatten ibarettir, işe yararsa uyarsınız. Ben de ancak sizin gibi bir insanım; şahsi kanaat hatalı da olabilir isabetli de. Fakat size Yüce Allah'ın bana bildirdiği bir şeyi söylersem bilin ki bu doğrudur. Zira ben asla Allah'a yalan nispet etmem" (İbn Mace, Ruh, 15, Muslim, Fedail, 141) buyurmuştur.