Sünnete Bağlı Bir Allah Dostu

Abidevi Şahsiyetler

Hakk’a vuslat yolunda mesâfe alabilmek; ancak Kur’ân-ı Kerîm’in hükümlerine itaat etmeye, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sine riâyet etmeye ve Allah dostlarının örnek hâl, ahlâk ve davranışlarına büyük bir titizlikle tâbî olmaya bağlıdır. Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri de bütün Hak dostları gibi, Sünnet-i Seniyye’yi büyük bir şevk ile îfâya gayret ederdi. Ondan zerre kadar tâviz vermezdi.

Bir gün, insanlar arasında velî diye meşhur olmuş bir kişiyi görmek için müridleriyle yola çıkmıştı. O zât evinden çıkıp mescide giderken, kıbleye doğru tükürdü. Bâyezîd  -rahmetullahi aleyh-, o zâtın bu ham ve lâkayd hâlinden çok müteessir oldu ve selâm bile vermeden hemen geri döndü. Talebelerine de şöyle dedi:

“–Bu zât Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in öğrettiği edeplerden birine riâyet hususunda bile güvenilir değil! Hakk’ın esrârı hususunda kendisine nasıl güvenilecek!”[1]

Bâyezîd  -rahmetullβhi aleyh-, her hâlini Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hâliyle mîzân ederdi. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- onun için tam bir fiilî kıstas idi. Nitekim şu sözleri de, onun Sünnet-i Seniyye’ye nasıl bir bağlılık hâlinde olduğunu göstermeye kâfîdir:

“Allah Teâlâ’dan beni yeme-içme ve zevce ihtiyacından kurtarmasını istemeyi düşündüm. Sonra kendi kendime:

«–Allah Teâlâ’dan böyle bir şey istemek benim için nasıl câiz olabilir ki?! Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- böyle bir şey istememiş!» dedim ve bu düşüncemden vazgeçtim.”[2]


[1] Kuşeyrî, Risâle, s. 57, 416-417.

[2] Kuşeyrî, a.g.e, s. 57; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, VI, 108.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bâyezîd-i Bistâmî, Erkam Yayınları