Sünnet Üzere Yaşanan Bir Hayat

İbadet Hayatımız

Rasûlullah Efendimiz’i en iyi tanıyan Hak dostu, âlim ve âriflerin en mühim kerâmeti, büyük-küçük bütün hâl ve hareketlerinde Sünnet-i Seniyye’yi büyük bir hassâsiyetle yaşamaya çalışmalarıdır.

Şunu unutmamalıyız ki, Cenâb-ı Hak, bütün sâlih amellere gayret edip bütün günahlardan sakınalım diye, rızâsının da gazabının da hangi amelde tecellî edeceğini gizlemiştir. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı da gazabı da bâzen büyük, bâzen orta, bâzen de çok küçük bir amelde tecellî edebilir.

Nitekim bir hadîs-i şerifte bildirildiği üzere, susuz kalmış bir köpeğe su veren günahkâr bir kadın, bu merhameti sebebiyle affedilerek cennetlik olmuştur. Buna mukâbil, kedisinin açlığına aldırış etmeyen ibadet ehli bir kadın da bu merhametsizliği sebebiyle cehennemlik olmuştur. [1]

İMAN HASSASİYETİ İLE DOLU BİR GÖNÜL

Sahâbe-i kiramdan Enes bin Mâlik –radiyallahu anh- şöyle buyurmuştur:

“Siz, kıl kadar bile önemsemediğiniz birtakım işler yapıyorsunuz ki, biz onları, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında helâk edici büyük hatalardan sayardık.” (Buhârî, Rikāk, 32)

Zira onlar, gönüllerindeki Allah sevgisi ve korkusu sebebiyle, küçük günahları bile büyük bir kayıp, hattâ mânevî bir helâk sebebi sayarlardı. Çünkü onlar, hatânın küçüklüğüne değil, emrine karşı gelinen Allâh’ın büyüklüğüne dikkat kesilmişlerdi.

KAMİL MÜMİN OLABİLMEK İÇİN NE GEREKİR?

Demek ki kâmil bir mü’min olabilmek için, sadece farzların îfâsı ve haramlardan sakınmak yeterli değildir. Îman heyecanıyla dolu bir gönül hassâsiyeti de gereklidir. Nitekim merhum pederim Mûsâ Efendi –rahmetullahi aleyh- bu hususta şöyle buyurmuşlardır:

“Çok kimseler, namazlarını kılmak ve oruçlarını tutmakla dînî vazifelerini edâ ettiklerini sanarak müsterihtirler. Ancak bu kâfî değildir. Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine riâyet ve tâzimle beraber, mahlûkâtına da şefkatli olmak gerekir. Bu da ancak, fedakârlık ve samimî bir hizmetle elde edilir. Akl-ı selîm sahibi her müslümanın, farzları edâ edip haramlardan kaçındıktan sonra dikkat edeceği husus, müslümanlığa, topluma ve bütün mahlûkâta hizmet edip faydalı olmasıdır… Çünkü bu sayılanlar, farzların tamamlayıcısı ve Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in Sünnet-i Seniyyesi’nden cüzlerdir…” [2]

Sözlerimize İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin şu güzel niyâzı ile nihâyet verelim: “Allah Teâlâ, siyah-beyaz bütün ırklara gönderilen Beşeriyetin Efendisi hürmetine bizi ve sizi yaşanmayan sözden, amelsiz ilimden kurtarsın.” [3]

Dipnotlar:

[1] Bkz. Müslim, Selâm, 151-153.

[2] Bkz. Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, III, 117, 167; V, 78-79.

[3] İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, I, 159, no: 23.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İmâmı Rabbânî’den Hikmetler, Erkam Yayınları