Süleymaniye Camii'nin Kabına Varılmaz Esrarı!

Osmanlı Tarihi

Kânûnî Sultan Süleyman, kul hakkından çok korkar, âdil bir halîfe olmaya çok gayret ederdi. İşte bunu kanıtlayan tarihi gerçek!..

Sü­ley­mâ­ni­ye Câmii ve külliyesi tamamlanınca, mîmarından işçisine kadar herkesi topladı. Cenâb-ı Allâh’a hamd ettikten sonra konuşmasına başladı:

“–Ey dîn kardeşlerim, bu Câmi-i Şerîf Allâh’ın izni ile tamamlanmıştır. Hatâ ile ücretini alamayan varsa, gelsin ücretini alsın! Olabilir ki, o kimse burada değildir. Bulunanlara ricâm ola; onlara bildireler! Onlar da gelip bizden haklarını alalar!”

Vesîkaların tedkîkinden anlaşıldığına göre; inşaatın en zor zamanlarında hayvanlar için dahî bir program yapılmış; çalıştırılan at, merkep ve katırların dinlenme ve çayırda otlatma saatlerine dikkat edilmiş, hiçbir mahlûkâtın hakkına tecâvüz edilmemesine gayret gösterilmiştir. Kânûnî’nin bu muazzam mâbedin inşaatında kul ve hayvanât hukûkuna böylesine titizlik göstermesi, belki de Sü­ley­mâ­ni­ye Câmii’ndeki o esrarlı ve kâ‘bı­na varılmaz rûhâniyetin temel sâiklerinden biridir.

Kânûnî devrinde İslâm-Türk mîmârîsinin şâheserleri, mîmarlık sanatının yüce devi Sinan vâsıtası ile gerçekleştirilmiştir. Onun en meş­hur eseri Sü­ley­mâ­ni­ye külliyesidir. Taşlarının bile yerlerine abdestsiz konulmamasına çok dikkat edilmiştir. Halk ağzındaki şu sözler, bu gerçeğin tam ifâdesidir:

“Sü­ley­mâ­ni­ye’nin sahibi Sultan Süleyman, mîmarı Sinan, hamuru îmandır!..”

Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi’nin temele ilk taşı koyması ile inşaat başlamış; eser, 1550-1557 ta­rihleri arasında tamamlanmıştır.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013