Soru Sormanın İşlevleri

İbadet Hayatımız

Soru sormanın yolu ve yöntemleri nelerdir? Soru sorarken niyetimiz ne olmalı? Sorudan nasıl istifade edebiliriz? İşte cevabı...

Birincisi; anlamak, fehmetmek, hikmetine vâsıl olmak ve kalben tatmin olmak için zarûrî olarak zuhur eden suallerdir.

İkincisi ise; itiraz üretmek, muhalefet etmek ve çürütmeye çalışmak için, bir cidal usûlü olarak sualler sormaktır.

Dînimiz; birinci tarzdaki sualleri destekleyip, cevaplarını verirken, ikincisine ihtiyaç kalmamıştır.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; ashâbını bu mânâda yani âdetâ itiraz, işi yokuşa sürme, zorlaştırma ve geciktirme mânâsına gelebilecek tarzda çok sual sormaktan men etmiş, buna mukabil ashâbından; aklın sınırını aşan meselelerde; سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا «İşittik itaat ettik!» diyerek teslîmiyet göstermelerini istemiştir. Önceki kavimlerin de çok sual sormaları sebebiyle helâk olduklarını bildirmiştir.

Bilhassa mâneviyat ve hikmet sahasının, bu itiraz suallerine kapalı olduğunun bir şahidi de, Hızır -aleyhisselâm- ve Musa -aleyhisselâm- kıssasıdır. Ledünnî ilme talip olarak, Hızır -aleyhisselâm-’a tâbî olmak isteyen Hazret-i Musa’ya, Hazret-i Hızır;

“–Ben açıklamadıkça, sual sormayacak, itiraz etmeyeceksin!” şartını koşmuştur. (el-Kehf, 70)

Bu şartı kabul etmesine rağmen, dayanamayarak itiraz eden

Hazret-i Musa; üçüncü suâlinden sonra, bu eğitim yolculuğundan ayrılmak zorunda kalmıştır. Hızır -aleyhisselâm-; yaptıklarının sebep ve hikmetlerini bildirdiğinde ise, Hazret-i Musa, biraz evvel itiraz ettiği bütün o hâdiselerin hikmetine hayran kalmıştır.

Bu dünyada üretilen sualler de kıyâmette böyle olacaktır. Birçok âyet-i kerîmede şu tarzda beyanlar buyurulur:

“…Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, ihtilâfa düştüğünüz hususları size haber verecektir.” (el-En‘âm, 164)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Mart, Sayı: 169