Sonradan Hidayete Eren Kadının Kocası Gayrimüslim ise Nikahı Düşer mi?

Sorularla İslam

İslam’a yeni giren bir kadının kocası gayrimüslim ise nikahı düşer mi? Mecûsî ya da hiçbir ilâh tanımayan bir kadınla evli bulunan kocanın Müslüman olduktan sonra evliliğinin hükmü nedir?

Kadın İslâm’a girip, kocası kâfir olarak kalırsa İslâm hakimi ona da Müslüman olmasını teklif eder, eğer o da İslâm’ı kabul ederse, evliliklerinin devam etmesine engel bir durum kalmadığı için kadın onun eşi olur. Koca İslâm’ı kabul etmezse hakim aralarını ayırır. Çünkü Müslüman bir kadının, kâfir bir erkeğin yanında kalması caiz olmaz. Hakimin bu ayırması İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre bir bâin talak, İmam Ebû Yûsuf’a göre ise boşama sayısına girmeyen bir ayırmadır.[1]

MECUSİ VEYA ATEİST BİRİYLE EVLİ KOCA MÜSLÜMAN OLURSA NİKAHI DÜŞER Mİ?

Ateşe tapan (Mecûsî) ya da hiçbir ilâh tanımayan bir kadınla evli bulunan koca Müslüman olsa, karısına da İslâm’a girmesi teklif edilir, kabul ederse onun eşi olarak kalır, etmezse İslâm hâkimi aralarını ayırır. Çünkü Müslüman bir erkeğin müşrik veya ilâh tanımayan ateist bir kadınla evlenmesi geçerli değildir. Bu ayrılık talak niteliğinde olmadığı için, boşama sayısında bir eksilme söz konusu olmaz.

Yukarıdaki durumda eşler ayrılınca, eğer cinsel birleşme olmuşsa kadın mehrin tamamını alır, cinsel birleşme olmamışsa mehir alamaz, çünkü zifaftan önce ayrılık kadın tarafından meydana getirilmiştir.[2]

SONRADAN HİDAYETE EREN KADININ EVLİLİK DURUMU NE OLUR?

Kadın gayrimüslim ülkede Müslüman olup, kocası İslâm’a girmese, iddet süresi sonuna kadar ayrılık meydana gelmez. Çünkü kocasının bu süre içinde Müslüman olması mümkündür. Burada düşman ülkesinin niteliği gereği, kocaya İslâm hakimi tarafından İslâm’a girmesini telkin ve teklif etmek imkânı bulunmadığı için, kadının İslâm’a girişi bir ric’î talak yerinde sayılmıştır. Bu yüzden kadın ancak iddet sonunda kocasından kesin olarak ayrılmış olur.[3]

Eşlerden birisi Müslüman olarak gayrimüslim ülkeden, İslâm ülkesine gelirse Hanefîlere göre, gerçek olarak ve hüküm bakımından “ülke ayrılığı” bulunduğu için ayrılık meydana gelir. Çünkü, din ayrılığı ve ülke ayrılığı bir arada bulununca karı-koca maslahat, görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesi mümkün olmaz.

Çoğunluğa göre burada ülke ayrılığı, eşlerin ayrılığı sonucunu doğurmaz. Çünkü ülke ayrılığı yalnız şahıs ve mal üzerindeki velâyetin kesilmesine yol açar, eşlerin ayrılmasını gerektirmez. Bu durum İslâm ülkesine eman alarak (vizeli pasaportla) giren müste’men harbiye (pasaportlu yabancı) ve yine eman alarak gayri müslim ülkeye giren müste’men Müslümana benzer. Bu ise onların evliliklerini etkilemez.[4]

Ehl-i kitap bir kadının kocası Müslüman olsa bunlar nikâhları üzere kalırlar. Çünkü ehl-i kitap bir kadınla Müslüman bir erkeğin prensip olarak evlenmesi işin başında geçerli olduğu gibi, mevcut evliliğin devamı öncelikle geçerli olur.[5]

İlgili ayette şöyle buyurulur:

“... Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere (size helâl kılındı.)[6]

Dipnotlar:

[1]. İbnül-Hüımâm. age. İD. 507: Meydânî, age. III. 26. [2]. Meydânî, age, III, 26. [3]. İbnü’l-Hümâm, age, II, 508; Meydânî, age, III, 27. [4]. Serahsî, el-Mebsût, V, 50; el-Mısrî, el-Bahru’r-Râik. III, 313. [5]. Zühaylî, age, VII, 623. [6]. Mâide, 5/5.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları