Sohbet Halkasına Âlimler Katılırdı

Abidevi Şahsiyetler

Buhâra âlimleri ve talebeleri kalabalık gruplar hâlinde Nakşibend Hazretleri’nin sohbet halkasına katılır, manevi olarak ondan istifade ederdi.

Şâh-ı Nakşibed Hazretleri, irşad vazifesine başladığında, doğduğu Kasr-ı Ârifân köyünde ikâmet ediyordu. Ancak, Buhâra’nın yanı sıra Mâverâünnehir’in Nesef, Hârezm ve Kermîne gibi bölgelerine de giderek sohbetler yapardı.[1] Onun mânâ âlemindeki kemâlât ve fazîletlerini işitip sohbetini dinlemek ya da intisâb etmek için Semerkand gibi büyük şehirlerden gelenler bile vardı.[2]

Buhâra’nın önde gelen âlimlerinden Hüsâmeddîn Hâce Yûsuf’un Nakşibend Hazretleri’ne intisâb etmesi ise mühim bir dönüm noktası oldu. Bu zâtın ardından Buhâra âlimleri ve talebeleri kalabalık gruplar hâlinde Nakşibend Hazretleri’nin sohbet halkasına katılmaya başladılar.[3]

Nakşibend Hazretleri iki veya üç defa hacca gitmiştir.[4] İlk haccından döndüğü gün, şeyhi Emîr Külâl Hazretleri vefât etti. Vefât etmeden evvel müridlerine Hâce Bahâüddîn’e tâbî olmalarını emir buyurdular.[5]

Nakşibend Hazretleri hacda yaşadığı bir hâtırasını şöyle nakleder:

“Mekke’de iki kişi gördüm; birinin himmeti gâyet yüksek, diğerininki ise tam tersine zayıf idi. Himmeti zayıf olan, tavaf esnâsında Beytullâh’ın kapısının halkasına yapışmıştı. Bu kadar şerefli bir yerde ve değerli bir vakitte Hak Teâlâ’nın dışında bâzı şeyler istiyordu.

Himmeti yüce olan ise Mina pazarında gördüğüm bir delikanlıydı. Tahminen 50.000 filorilik alışveriş yaptı, ama gönlü bir an olsun Hak Teâlâ’dan gâfil olmadı. O yiğidin gayretini görünce (kendi noksanlığımı düşünmekten) yüreğim kanla doldu.”[6]


[1] Ebû’l-Kâsım, a.g.e, vr. 123a, 104a, 108a-109a, 127b, 130b, 131a; Muhammed Bâkır, a.g.e, s. 141, 158, 173.

[2] Muhammed Bâkır, a.g.e, s. 157-158.

[3] Bkz. Ebû’l-Kâsım, a.g.e, vr. 75a-b; Muhammed Bâkır, a.g.e, s. 79-81.

[4] Bkz. Ebû’l-Kâsım, a.g.e, vr. 62b; Reşahât, s. 113; Hânî, el-Hadâik, s. 404.

[5] Enîsü’t-Tâlibîn, s. 194; Muhammed Bâkır, a.g.e, s. 36; Reşahât, s. 122.

[6] Reşahât, s. 473.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları