Şeytanın Vesvesesine Yol Açan Sözler

İbadet Hayatımız

Gafil insan kimdir? Şeytanın vesvesesine yol açan sözler nelerdir? Kendimizi vesveseden nasıl koruruz? İşte cevabı...

Gafil insan; içinde bulunduğu hâlin kıymetini idrâk edemez, perverde olduğu nimetlere şükretmek ve onlarla Allâh’ın rızâsını tahsil etmek yerine, boş ve zararlı vesveselere kapılır.

ŞEYTANIN VESVESESİNE YOL AÇAN SÖZLER

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Eğer başına bir iş gelirse;

«–Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.» deme!

«–Allâh’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.» de. Zira;

«Keşke şöyle yapsaydım…» sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, Kader, 34)

Burada bahsedilen geçmiş muhasebesi, daha ziyade dünyevî değerlendirmelerdir. Elbette kul, günahlarının muhasebesini yapacak ve;

“Keşke yapmasaydım!” diye nedâmet duyacak, tevbe ve istiğfâr edecektir.

Fakat;

“Keşke paramı şuraya yatırsaydım, keşke şöyle bir evlilik yapsaydım, keşke şu mesleği seçseydim, keşke şuradan arsa alsaydım…” gibi dünyevî değerlendirmeler, insanı lüzumsuz yere meşgul eden ve rızâsızlığa sevk eden evhamlardır.

Meselâ, fakir ise;

“–Keşke zengin olsaydım, şöyle yardımlar yapardım!” lâkırdısıyla meşgul olur.

Bedenen zayıf veya hasta ise;

“–Keşke sağlam ve güçlü olsaydım. Şöyle gayret ederdim!” diye kendini avutur.

Nefsânî arzularına, şeytanın süslediği kılıflar bulur.

Allâh’ın kendisine verdiği imkânlardan gafil kalır da, imtihan îcâbı vermediği hususların peşinde nefes tüketir.

Bu başka hayatlara özenmeler yüzünden, kendi hayatında yapabileceği gerçek kulluk ve gayretlerin farkına varamaz. Ömrünü boş lâkırdılar ve temennîlerle israf eder.

Hâlbuki; sahâbe-i kiram, fakir de olsa, infâk etmiştir.

“Keşke zengin olsam da infâk etsem.” dememiştir. Bir başkasının hayatına haset etmemiştir. Onlar dâimâ ilâhî fazl u ihsânı talep etmiş, hayırda yarışmıştır. Fakat bu, takdire rızâsızlık şeklinde olmamıştır. Allâh’ın lutfettiği istîdat ve imkânları terakkî ettirmek gayretiyle olmuştur.

Hulâsa;

Boş temennîlerle değil, dolu dolu gayretlerle olmuştur.

Tasavvufta; mâzî tehassürleri ve istikbal hayalleri, insanı, içinde bulunduğu zamanı değerlendirmekten alıkoyan engeller olarak görülmüştür. Bu sebeple; «İbnü’l-vakt» olmak yani, vaktin çocuğu olmak, her ânı en iyi şekilde değerlendirme şuuruna sahip olmak teşvik edilmiştir.

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Eğer başına bir iş gelirse;

«–Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.» deme!

«–Allâh’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.» de. Zira;

«Keşke şöyle yapsaydım…» sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, Kader, 34)

Burada bahsedilen geçmiş muhasebesi, daha ziyade dünyevî değerlendirmelerdir. Elbette kul, günahlarının muhasebesini yapacak ve;

“Keşke yapmasaydım!” diye nedâmet duyacak, tevbe ve istiğfâr edecektir.

Fakat;

“Keşke paramı şuraya yatırsaydım, keşke şöyle bir evlilik yapsaydım, keşke şu mesleği seçseydim, keşke şuradan arsa alsaydım…” gibi dünyevî değerlendirmeler, insanı lüzumsuz yere meşgul eden ve rızâsızlığa sevk eden evhamlardır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Kasım, Sayı: 177