Şeyh, Mürîdin veya Başka Bir Kişinin Kalbinden Geçeni ve Gıyâbî Hâllerini Bilebilir mi?

Tasavvuf

Şeyh, mürîdin veya başka bir kişinin kalbinden geçeni ve gıyâbî hâllerini bilebilir mi? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Mürşidlerin çok özel anlamda Allah’ın kendilerine bildirmeleri sonucu mürîdlerinin gönlünden geçenlere âşinâ oldukları vâkidir. Bu tamamen Allah’ın bir inâyetidir. Şeyhin bizzat şahsına âid bir durum değildir. Çünkü gönüllerde saklı olanları bilen ancak Allah’tır.[1] Dolayısıyla bildirecek olan O’dur. Ölmüş ve beşerî faaliyetleri sona ermiş bir insanın böyle bir şeye ıttılâı ise tamamen vehbî ve mânevî bir hâldir. Tasavvufî bakımdan üzerinde durulması gerekli olan bir hâl de değildir. Başkasının kalbinden geçeni okuma olayının tasavvuf dilindeki adı “işrâf ale’l-havâtır”dır. Bunun anlamı ise kalbe gelen havâtır ve duyguları yönlendirmektir.

Bir şeyhin, mürîdin gönlünden geçeni bilmesi bir telepati gibi de görülmemeli ve bunun Hakk’ın gönle ilhâm etmesi sonucu olabilecek bir olay olduğuna inanılmalıdır. Ya da en azından bir muallimin tecrübesi sonucu karşısına gelen talebeyi tanıması gibi mürşidlerin rûhî tecrübe sonucu elde ettikleri bir beceri olarak değerlendirilebilir.

Dipnot:

[1].       Bkz. el-Mümin, 40/19.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları