Şeyh Ahmed Harb ve Yaşlı Mecusi Komşusu

Kıssâlar

Şeyh Ahmed Harb ve yaşlı Mecusi komşusu arasında geçen ibretlik konuşma, ibretlik dersler...

Hak dostlarından Şeyh Ahmed Harb’in, Behram adında mecûsî yani ateşe tapan yaşlı bir komşusu vardı. Bir gün bu komşusuna îman telkîninde bulundu. Yaşlı mecûsî dedi ki:

“–Sana üç şey sorayım. Cevap verebilirsen senin dînine îmân edeceğim.”

Şeyh Ahmed;

“–Sor!” deyince Behram şu soruyu sordu:

“–Allah bu halkı niçin yarattı? Ve dahî rızkını da verdi, fakat niye bunları öldürür? Mâdem ki öldürür, neden diriltir?”

Şeyh Ahmed, bu suallere şu cevabı verdi:

“–Cenâb-ı Hak; halkı yarattı ki, O’nun varlığını ve birliğini bilsinler, ilâhî kudret ve azamet tecellîlerinin idrâki içinde olsunlar.

Cenâb-ı Hak; yarattığı halkın rızkını da verdi ki, O’nun rezzâklığını ve merhametini bilsinler.

Sonra onların canlarını alır ki, O’nun kahhârlığını bilsinler.

Sonra onları tekrar diriltir ki, O’nun bâkîliğini bilsinler. (Adâletini, hükmünü, mükâfat ve cezasını fehmetsinler.)

Velhâsıl hayatın her safhasındaki hâdisat ve vukuâtta O’nun Kādir-i Mutlak olduğunu idrâk etsinler.”

Behram bunları duyunca îmân etti.

Fakat Şeyh Ahmed Harb o an dehşete kapılarak bayıldı. Ayıldığında;

“–Yâ Şeyh, ne oldu?” diye sordular.

Dedi ki:

“–O an bana bir hitap geldi ki;

«Behram yetmiş yıllık ateşe tapan bir kâfir idi, şimdi müslüman oldu.

Sen yetmiş yıllık müslümansın, son nefesinde ne olacağını bilir misin?!.»” (Tezkiretü’l-Evliyâ)

Kıssada birçok hisseler var.

Cenâb-ı Hak, yarattığı her insana rızkını verir. O sayısız rızıkların içinde bir ömür yaşamak nimeti var. O nimetleri idrâk edecek akıl, iz‘an, kalp ve vicdan nimetleri var.

Ömrü ve eceli idrâk eden kişi ise, kıssadaki zât gibi ürperiş ve endişe içinde olur.

Şöyle ki;

İnsan, Asr Sûresi’nde ifade buyurulduğu gibi,

  • Hüsrâna düşenlerden mi olacak, yoksa;
  • İstisnâ edilenler gibi felâha mı kavuşacak?

Bu dünya hayatı, işte bu suâlin cevabını doğru verebilmek için bir sermâye… Vakitler mahdut, günler, dakikalar ve nefesler sayılı… Ziyan edilen, yani hesabı verilemeyecek şekilde israf edilen her an, birer pişmanlık sebebi…

İnsan;

Süleyman -aleyhisselâm- kadar zengin olsa da eğer gaflet içindeyse hüsrandadır. Kezâ Yûsuf -aleyhisselâm- kadar cemâl sahibi olup da gaflet içinde yaşasa, hüsrandadır. Kurtuluş ancak îman ve amel-i sâlihler iledir.

Kaynak: Osman Nuri Topaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Ocak, Sayı: 191