Selef Ne Demek?

NE NEDİR?

Selef ne demek? Selef kelimesinin anlamı nedir? Selef kelimesine örnek cümleler...

Selef: Bir hal ve işte daha önce bulunmuş olan, eski. İlk örnek müslüman nesil anlamına gelmektedir.

SELEF KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Allâh’ın sonsuz ilim ve kelâmının bir tecellîsi olan Kur’ân’da, târifi mümkün olmayan eşsiz bir itmi’nân, vicdan huzuru ve insicam vardır. Yine târih şâhittir ki, ilâhî dâvetin kandilleri mevkiinde olan peygamberlerden her biri, kendisinden evvelkileri te’yîd ve tasdîk ettiği hâlde, filozoflar, aklın çıkmaz sokaklarında ve sapık felsefelerin girdaplarında bulunduklarından, dâimâ seleflerini tekzîb edegelmiştir. Hayat ve kâinâtın sonsuz mânâsını kavrama adına târih boyunca aklın sınırlı imkânlarıyla ortaya konulmuş olan beşerî ilimler de, yığın yığın ihtilâflar içinde yüzmektedir.

*****

“Mûsâ ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. Sonra ötekileri suda boğduk.” (eş-Şuarâ, 65-66)

“Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gâfil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikâm aldık ve onları denizde boğduk!” (el-A’râf, 136)

“Böylece Bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık; hepsini suda boğduk. Onları, sonradan gelenler için bir selef ve ibret alınacak bir misâl
kıldık.” (ez-Zuhruf, 55-56)

*****

Selef-i sâlihînin Arafat’ta yaptığı duâlardan bir kısmı da şöyledir:

“İlâhî! Sana karşı kim kendisini övebilir? İlâhî! Dilim mâsiyetlerle tutulmuş, benim Sana vesîle kılacak ne işe yarar bir amelim ne de emelden başka
bir şefaatçim var! İlâhî! Biliyorum ki; kusurlarım yüzünden ne huzûrunda mevkiim ne de Sen’den özür dilemeye yüzüm kalmıştır! Fakat Sen keremlilerin en keremlisisin! İlâhî! Ben merhametine nâil olmaya lâyık değilsem, merhametin bana yetişebilir! Çünkü Sen’in rahmetin her şeyi kuşatacak derecede geniştir! İlâhî! Benim kusurum ne kadar büyük de olsa, Sen’in affının yanında küçük kalır! Sen onları bana bağışlayıver ey kerem sâhibi Allâh’ım!

*****

Âlimler ve ihtiyaç sâhipleri, selef-i sâlihînin büyüklerinden İmâm-ı Azam’ın kabrini ziyârette bulunurlar ve onunla tevessül ederek faydasını görürlerdi. Nitekim bunlardan biri olan İmâm-ı Şâfî Hazretleri şöyle anlatır:

“Bir ihtiyacım olduğu zaman iki rekat namaz kılardım. Sonra Ebû Hanîfe’nin mezarına gider ve orada Allâh’a duâ ederdim. Onun bereketiyle ihtiyâcım derhal karşılanırdı.”

*****

Zîrâ selefleri gibi Kânûnî de, mürşid-i kâmillere büyük hürmet gösterir ve onların sohbetlerine devam ederdi. Mısır evliyâsından İbrâhim Gülşenî
Hazretleri’ni bir rahatsızlığı dolayısıyla İstanbul’da misâfir etmiş ve kendi tabîblerine tedâvîsini yaptırmıştı.