Şehit Olduğunda Kefeni Bile Olmayan Sahabi

Sahabiler

Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Uhud Savaşı’nda Peygamber Efendimizi müdâfaa ederken şehîd oldu ancak onu saracak bir kefen dahî bulunamadı.

Sahâbeden Mus’ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-’ın hâli ne güzeldir:

Mus’ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-, Mekke’de birçok maddî imkânlara sâhip olmasına rağmen, onları hiçe sayarak genç yaşta Müslüman olmuştu. Anne ve babasının kendisini mîrastan mahrum bırakacağı şeklindeki tehditlerine aldırmayarak, İslâm’dan vazgeçmemiş, garîb ve fakir bir şekilde Medîne-i Münevvere’ye hicret etmişti. Orada çok gayretli bir şekilde tebliğ faâliyetine girmiş ve birçok insanın hidâyetine vesîle olmuştu. Uhud Harbi’nde Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i müdâfaa ederken şehîd oldu. Bunun üzerine taşıdığı sancağı melâikeden biri Mus’ab’ın sûretine girerek aldı, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de henüz onun şehâdetinden haberdâr olmadıklarından alemdâra hitâben:

“Tekaddem yâ Mus’ab! (İlerle ey Mus’ab!)” buyurdu.

Bunun üzerine melek, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e doğru baktı. Böylece onun bir melek olduğunu farkeden Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mus’ab’ın şehîd düştüğünü anladı.

Daha sonra Mus’ab bin Umeyr’in mübârek nâşı bulunmuş, ancak onu saracak bir kefen dahî bulunamamıştır. Mus’ab bin Umeyr, Kur’ân-ı Kerîm’de şu âyet-i celîle ile senâ edilen zevât-ı kirâmdandır:

Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki, Allâh’a verdikleri sözü yerine getirip sadâkatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehîdliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.” (el-Ahzâb, 23)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları