Şebnem Ne Demektir?

NE NEDİR?

Şebnem demek? Şebnem kelimesinin anlamı nedir? Şebnem kelimesine örnek cümleler...

şebnem: Çiy, jâle anlamlarına gelir.

ŞEBNEM KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Ben misk de amber de değilim. Bildiğiniz, alelâde bir toprağım. Lâkin, bir gül fidanının altında bulunuyor ve gül goncalarından süzülen şebnemlerle her gün ıslanıyordum. İşte hissettiğiniz gönüllere ferahlık veren bu râyiha, o güllere âittir

*****

“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (el-Enbiyâ, 107) buyurmuştur.

Hak dostu Ahmed er-Rifâî Hazretleri, mânevî evlâdlarına şu nasîhatte bulunur:

“Ey irfan tâlibi! Bütün varlığını Hak yolunda harca. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnet-i seniyyesine tâbî ol. Gece ve gündüzünü huşû dolu ibâdet iklîminde ve güzel muâmele ile geçir... Ancak böylelikle mârifete nâil olabilirsin. Aksi takdirde bundan bir nasîb alamazsın. O’nun hâli ile hâllenemez, kusurlu bir kul olursun.”

Burada kelimelerin mahdûd imkânlarıyla hülâsâ etmeye çalıştığımız Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’ in yüksek yaradılışındaki ahlâkî meziyetler, O’ndan idrâkimize damlayan şebnemler mesâbesindedir. Vâsılı ilâllâh olabilmenin sırrı, Allâh’ın kitâbına ve Varlık Nûru’nun sünnet-i seniyyesine, yâni yüksek ahlâk ve davranışlarına hâlis bir kalb ile yakınlaşabilmektir. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hissiyâtından istifâde
edebilmenin temel sâikı da, O’na muhabbet ve O’nun düşmanlarına nefrettir.

*****

Allâh’ım! Bizlere lutfettiğin emânetlerin hakkını liyâkatle edâ edebilmeyi nasîb eyle! Bizleri, âhirette rahmetinin âzamîsine nâil edecek derecede amel-i sâlih sâhibi eyle! Kalblerimizi muhabbetullâhın ihtişâmlı tecellîlerine mâkes eyle! Kullarına muhabbet ve merhametinin tecellîsi olarak ihsân ettiğin “ahsen-i takvîm” sırrına erdirerek gönüllerimizi rahmet şebnemleriyle ihyâ ve âbâd eyle! Âmîn!..

*****

Yâ Rab! Kainatı, ilâhî muhabbet gözlüğü ile temâşâ edebilmeyi, onu, şuur, duygu, vicdan ürperişleri ve imânî heyecanlar zâviyesinden seyredebilmeyi, gözlerden akan nedâmet şebnemleri ile gufrân iklimlerine ulaşmayı, yüz akı ve vicdan huzuruyla senin huzûruna varabilmeyi cümlemize nasîb eyle! Âmin.

*****

Fâtih, başını önüne eğdi. Ufuklara sığmayan bakışları, derin, mehtaplı bir gece gibi başka bir âleme döndü. Gözleri nemlenerek, baharda dallarda biriken şebnemler gibi yaşlar dökülmeye başladı. Ebu’l-Vefâ Hazretleri’yle görüşmek, kendisine hiç nasîb olmadı...

*****

Rabbimiz; bizlerin kalblerine, altın silsilenin rûhâniyetlerinden, müstefîd olduğumuz Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin feyz dolu gönül iklîminden ve Sultan I. Ahmed Han’ın ilâhî muhabbetle yanış ve teslîmiyyetinden bahar şebnemleri nasîb eylesin! Âmîn!..

*****

«Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akl-ı selîm sâhipleri için (Allâh’ın birliğini ve azametini
gösteren) kesin deliller vardır.

Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her an) Allâh’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin
tefekkür ederler ve:

Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen’i tesbîh ederiz; bizi cehennem azâbından koru! (derler).» (Âl-i İmrân, 190-191)” (İbn-i Hibbân, II, 386; Âlûsî, Rûhu’l- Meânî, IV, 157)

İşte bu âyet-i kerîmeler nâzil olduğu gece Allah Rasûlü r, güller üzerindeki şebnemleri imrendirecek gözyaşları ile sabaha kadar ağlamıştı.
Mü’minlerin, ilâhî kudret ve azamet tecellîlerini tefekkür ile dökecekleri gözyaşları da, Allâh’ın lutfu ile, fânî gecelerin ziyneti, kabir karanlıklarının
aydınlığı, cennet bahçelerinin şebnemleri olacaktır.