Salih ve Sadıklarla Olmanın Manevi Bereketleri

Cemiyet Hayatımız

Sâlih ve sâdık insanlarla bir arada olmanın mânevî bereketleri...

Nasıl ki her maddeden farklı değerlerde bir enerji ve radyasyon yayılıyorsa, insanın kalbinden de gözle görülmeyen, fakat erbâbınca hissedilen bir mânevî enerji yayılmaktadır.

SALİH VE SADIKLARLA BERABERLİK

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede:

“Ey îman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” (et-Tevbe, 119) buyurur. Bu şekilde kalbimizin müsbet tesirlere muhâtap olmasını telkin eder. Diğer bir âyet-i kerîmede de:

“…Zâlimler topluluğu ile oturma!” (el-En’âm, 68) buyurarak hissiyâtın merkezi olan kalbi menfî tesirlerden korumayı emreder.

Sâlih insanlarla bir arada olmanın mânevî bereketlerinden birini, Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle ifâde buyurmuşlardır:

“Allah U sâlih bir kişi (vesîlesi) ile, komşularından yüz hânenin üzerindeki belâları defeder.”

Sonra da Efendimiz (s.a.v) şu âyet-i kerîmeyi okumuştur:

“…Eğer Allâh’ın insanlardan bir kısmını diğerleriyle defetmesi olmasaydı, elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lutuf ve kerem sahibidir.” (el-Bakara, 251) (Taberânî, Evsat, IV, 239; Heysemî, VIII, 164)

İrâdesi elinde bulunmayan kalbimizin, en büyük ilâhî sermâyesi muhabbettir ve mü’min onu nerede ve nasıl kullanacağını iyi idrâk etmelidir. Küllî irâdenin bu lutfunu ziyan etmemelidir.

MÜ’MİNİN GÖNLÜ NASIL OLMALIDIR?

Mü’minin gönlü dâimâ; “Yâ Rabbî! Bana sevdiklerini sevdir, sevmediklerini de sevdirme, kalbimi koru!” niyâzı içinde olmalıdır. Çünkü kişi sevdiği kimsenin yolunca gider. Muhabbet neticesinde müsbet veya menfî yönde bambaşka bir insana dönüşmenin pek çok misâli vardır.

İşte câhiliye insanları, Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in delâletiyle hidâyete kavuşup O’nun etrâfında pervâne oldukları için sâdıklaştılar. Ashâb-ı Kehf’in Kıtmîr’i bile, sâdıkların mu­habbet harcından nasîb aldığından, büyük bir ilâhî lutfa nâil oldu. Bunun zıddı olarak Hazret-i Lût’un karısı ile Hazret-i Nûh’un karısı ve oğlu Kenan, fâsık ve zâlimlerle ihtilât etme netîcesinde, ilâhî kahra dûçâr oldular.

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur ki:

“Nefsin husûsunda seninle birlikte cihât edenle arkadaş ol. Nefsini azdıranla arkadaş olma. İhlâslı ol, aksi hâlde boş yere yorulursun.”

O hâlde ömür sermâyesini Allah Resûlü (s.a.v) Efendimiz’in sâdık âşıkları olan sâlih mü’minlerle beraber olarak kullanmaya gayret göstermek îcâb eder.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları