Şahsiyeti Besleyen Dinamik

Cemiyet Hayatımız

Kişilik kalitesi ile söz ve davranış arasında sıkı bir ilişki vardır. Kişiliğin kalitesi, söz ve davranışa yüksek bir değer yüklediği gibi, kaliteli söz ve davranışlar da “şahsiyet dili”ni pozitif yönde geliştiren temel dinamiklerdendir.

Mevlânâ’nın hocalarından biri olan Seyyid Burhaneddin'in şu tavsiyesi, sözün şahsiyeti besleyici yönüne ne güzel vurgu yapar:

“Evlâdım, cevizin kabuğunu yemek nasıl mideyi bozarsa, kabuktan ibaret sözü söylemek ya da dinlemek de gönlü zayıf düşürür. Sen de istidat varsa, sözü Hak’tan işit. Hak’tan işitme imkânın yoksa ehl-i hakikatten işit.”

SÖZDE VE İŞTE EN GÜZELİ ARAMA HASSASİYETİ

Sözde ve işte en güzeli arama hassasiyeti, şahsiyete vakar, itibar ve tesir gücü katar. Söylenecek söz, ruhsuz ise susmak büyük bir erdemdir. Nitekim Allah'ın Resulü, “Lüzumsuz konuşmaların insanın gönül dünyasını katılaştırıp duyarsızlaştıracağını” bildirmişlerdir . Atalarımız da “İnsanın şerefi dilinin altında gizlidir” diyerek, aynı gerçeğe işaret etmişlerdir.

Söz ve davranışların hem kişiliğimizi dokuması, hem de başkaları üzerinde besleyici bir iksire dönüşmesi, onların iyi bir niyet, samimiyet, akl-ı selim ve derin bir tefekkürle değer kazanmasının bir neticesidir.

Yerli yersiz konuşmalar, başkalarını güldürmek adına yalan yanlış ve edep sınırlarını zorlayan boş sözler, çoğu zaman sahibinin değerini düşüren şahsiyet virüsleridir.

ADANMIŞLIĞIN ALAMETİ

Mâlâyânîden yani kendisiyle hiçbir faydalı hedef gözetilmeyen, iş olsun, laf olsun diye yapılan konuşma ve faydasız işlerden uzak durmak, peygamberimiz tarafından güzel Müslüman olmanın en önemli işaretlerinden biri sayılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de kurtuluşa ve başarıya eren mü’minlerin vasıfları sayılırken, onların “Boş iş ve sözlerden yüz çevirdikleri”ne işaret edilir. İnsan çoğu zaman, kendisi için elzem olan konuları ileri bir tarihe sürekli erteler de sıradan işlere zamanını cömertçe harcar. Bu durum aldanmışlığın en açık alametlerinden biridir.

Başarılı insanların hayat hikâyeleri ibret nazarıyla incelenecek olsa, onların ortak noktalarından birinin “boş ve faydasız meşgalelerle vakitlerini zayi etmeme hassasiyetleri” olduğu açıkça görülecektir.

İnsan fıtraten atâlete meyyaldir, denilmiştir. Düşüş ya da iniş kolaydır. Yükselmek ya da yücelere yolculuk ise bir dağa tırmanmaya benzer. İşte bunun gibi içi dolu söz söylemek, ya da kaliteli bir davranış sergilemek, hakikatte zora tâlip olmak demektir. Aşağı inmek kolay ise de uzun vadede kazanacak olanlar, zor da olsa yükseklere çıkmaya çalışanlar olacaktır.

“BİR NEFES BOŞLUĞA”

Medeniyet tarihimizde öyle erler yetişmiştir ki, şahsiyetin kemâlini zedeleyecek “bir nefes boşluğa” bile tahammülleri olmamıştır. Her nefeste diri olmayı ve her nefesi dolu dolu yaşamayı en büyük gayeleri haline getirmişlerdir.

Hayata böyle bir bakış açısını doğuran iksir, büyük bir mesuliyet şuurudur. Gününü gün eden, yalnız kendini düşünen, yarın ve istikbal düşüncesi gönlünde yer etmeyen kimselerde bu kalitede derin bir bilinç oluşmaz. Bu bilinç yoksa da böyle birinin önemli işinin bile mâlâyâniye dönüşüvereceğinde şüphe yoktur.

Söze, öze ve davranışa ruh katan şahsiyet iksirinin oluşumunda, sahih niyet, samimiyet, akl-ı selîm, derin bir tefekkür ve ötelere uzanan mesuliyet şuuru vardır. Böyle bir iksir, “Şahsiyet dili”ne güçlü bir pozitif enerji yükleyeceğinden, boş söz ve davranışlar, bu nevi kişiliklerde kendine yer bulamayacaktır.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Şahsiyet Dili ve Geliştiren Liderlik, Erkam Yayınları