Sâffât Suresi 182. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Sâffât Suresi 182. ayeti ne anlatıyor? Sâffât Suresi 182. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Sâffât Suresi 182. Ayetinin Arapçası:

وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Sâffât Suresi 182. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hamdolsun Âlemlerin Rabbi olan Allah’a!

Sâffât Suresi 182. Ayetinin Tefsiri:

Allah (c.c) âlemlerin Rabbidir. Fakat O’nun rubûbiyet vasfı kâmil mânada insanda, en kâmil mânada ise insan-i kâmil olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’de tecelli etmiştir. “Senin Rabbin” (Saffât 37/180) hitabında bu mâna gizlidir. Dolayısıyla bir kul, Allah Resûlü (s.a.s.)’e sîreten ve sûreten ne kadar yaklaşabilir ve onunla aynîleşebilirse Allah’ın rubûbiyet sıfatından o kadar nasip alır. İkinci olarak Allah Teâlâ, “izzetin Rabbi” (Saffât 37/180) olarak vesfedilir. Bütün izzet, şeref ve yücelik yalnızca O’na aittir. İzzet ve şeref kazanmak isteyenler, şirki ve putları terk edip yalnızca Âlemlerin Rabbine kulluk edeceklerdir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Kim izzet ve şeref istiyorsa bilsin ki izzet ve şeref bütünüyle Allah’a aittir.” (Fâtır 35/10)

Burada dikkat çekilen önemli bir husus da şudur: Allah Teâlâ’yı tanımak ve O’na lâyıkıyla kul olmak bakımından peygamberlerin ehemmiyeti büyüktür. Onlar Allah’ı en iyi tanıyan, O’ndan en çok korkan, Allah’ı tanıtan ve sevdiren model şahsiyetlerdir. Be sebeple Yüce Rabbimiz “Onlara selâm olsun!” buyuruyor. Sûre içinde ismi geçen peygamberlere ayrı ayrı isim vererek “ona selâm olsun” buyurduğu gibi, sûre sonunda tekrar toplu olarak “onlara selam” buyuruyor. Buna göre onlar dünyada da âhirette de selâmettedirler. Âyetlerde gerçek mü’minlere, Allah dostlarına müjde verilen “onlara hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmazlar” (bk. Yûnus 10/62) sırrı en kâmil mânada onlarda tecelli eder. Onlar için ilâhî garanti vardır. Bu sebeple peygamberlerin izinden yürümek ve onlara yakın olmak, onların erişeceği selâmet, huzur ve mutluluktan nasip alabilmek için zaruridir. Hamde gelince kulluğun başı da sonu da Allah’a hamdetmektir. Çünkü hamde layık olan yalnızca O’dur. Kur’ân-ı Kerîm hamd ile başlar. (bk. Fâtiha 1/1) Mü’minlerin cennette dualarının sonu da hep “Bütün övgüler Âlemlerin Rabbi olan Allah’adır” olacaktır. (Yûnus 10/10)

 Bu âyetler, Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ve tenzih ederek hamd ile anmanın ve peygamberleri salât ve selamlarla yâd etmenin en güzel ifadelerini ihtiva eder. Bu sebepledir ki, hususiyle Kur’an’dan bir süre veya aşır okunduktan ve dua edildikten sonra bu üç âyetin okunması müslümanlar arasında güzel bir âdet olarak devam etmektedir.

Saffât sûresinin 168-169. âyetlerinde ifade edildiği üzere, müşrikler doğru yolu bulup Allah’ın ihlaslı bir kulu olmaları için kendilerine bir kitap verilmesini istiyorlar. İşte müşriklerin ve daha sonraki dönemlerde gelecek aynı düşüncedeki insanların bu tür taleplerine karşılık, şimdi gelen Sād sûresi, “İşte size istediğiniz kitap!” diyerek başlamakta; Kur’ân-ı Kerîm’in, insanların bu yöndeki ihtiyaçlarını en yüksek seviyede karşılayacak hükümler, öğütler, hikmetler ve hatırlatmalarla dolu bir kitap olduğuna dikkat çekerek konuya giriş yapmaktadır:

Sâffât Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Sâffât Suresi 182. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...