Sâd Suresi 86. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Sâd Suresi 86. ayeti ne anlatıyor? Sâd Suresi 86. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Sâd Suresi 86. Ayetinin Arapçası:

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ

Sâd Suresi 86. Ayetinin Meali (Anlamı):

De ki: “Tebliğime karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik iddiasında da bulunmuyorum.”

Sâd Suresi 86. Ayetinin Tefsiri:

Sûre bütünüyle Resûlullah (s.a.s.)’in nübüvvetinin gerçekliğinden bahsettiği için son olarak bu konuya tekrar vurgu yapılır: Hz. Muhammed (s.a.s.) gerçekten peygamberdir. O, tebliğ vazifesini dünyevî bir menfaat toplamak için değil, sadece Allah rızâsı için yapmaktadır. Allah Teâlâ kendine neyi vahyediyorsa ancak onu tebliğ etmektedir. O, Allah adına kendiliğinden bir şeyler uydurup da onu insanlara zoraki kabul ettirmek isteyen bir yalancı değildir. Getirdiği Kur’an, sıradan bir söz değil, kıyamete kadar tüm insanlık ve cin âlemine gerçek dini öğreten, Allah’a varan yolu gösteren bir öğüttür; ilâhî tâlimatlar bütünüdür. İstikbâle ait haberlerin kaynağıdır. Zâten onun bir ismi de النبأ العظيم (en-Nebeu’l-Azîm) “En Büyük Haber”dir. (bk. Sād 38/67; Nebe’ 78/2) Onda, indiği günden başlayıp yakın ve uzak geleceğe, kıyamete, hatta cennet ve cehenneme varıncaya kadar vukua gelecek nice haberler bulunmaktadır. Nitekim o, zahirî tüm şartlar aleyhte gözükmesine rağmen Mekke döneminin en zor şartları içinde müslümanların gâlip geleceğini, kâfirlerin mağlup olacağını, Kur’an’ın gönülleri fethedeceğini ve İslâm’ın tüm dünyayı saracağını haber vermekteydi. Bu, mü’minler için bir müjde, kâfirler için ise bir uyarıydı. Bunlar haber verildikleri şekilde zamanla vuku bulacak, ömrü yeten veya o olayların vukuuna tevafuk eden insanlar onları teker teker görüp, Kur’an’ın verdiği haberin doğruluğunu kesin olarak bileceklerdi. Bu hususta Kur’an, kendinden gâyet emindi. Nitekim müşriklerin bütün mücadelelerine rağmen daha Resûlullah (s.a.s.) hayattayken Arap yarımadasında şirkin kökü kazınmış, nihâyet bir asır gibi kısa bir zamanda İslâm üç kıtaya yayılan cihanşumûl bir din hâline gelmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de günümüze, geleceğe, özellikle ölüm ve sonrasına ışık tutan daha nice haberler bulunmaktadır. Onlar da sırası geldikçe vuku bulacak ve Kur’an’ın doğruluğu zaman be zaman, vakit be vakit tasdik olunmaya devam edecektir. O halde insanlara, cinlere ve indiği andan itibaren kıyamete kadar tüm çağlara korkusuzca ve fütursuzca meydan okuyan Allah kelâmı karşısında insanın şahsî tüm davalarını terk ederek, ona ve onu tebliğ eden Peygamber’e inanıp teslim olması gerekmez mi?

Şimdi, şeytanın azdırıp saptırmaya gücü yetmediği ihlâsa erdirilmiş kullardan olmanın şartlarını açıklamak ve yollarını göstermek üzere Zümer sûresi gelmektedir:

Sâd Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Sâd Suresi 86. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...