Sabır Âbidesi Sahabîler

İSLAM VE İHSAN

Oruçlu olduğu bir gün, Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- için zengin bir iftar sofrası hazırlanmıştı. Ancak o, yemeklere bakıp şöyle demişti: “Mus’âb bin Umeyr, Uhud savaşında şehîd edildi. O, benden daha fazîletli idi. Ama kefen olarak bir hırkadan başka bir şeyi yoktu. Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açık kalıyordu. Sonra dünyâlık olarak bize her şey verildi. Doğrusu iyiliklerimizin karşılığının dünyâda verilmiş olmasından korkuyorum.” Daha sonra Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- ağlamaya başladı ve yemeği bırakıp sofradan kalktı. (Buhârî, Cenâiz, 27)

Sahâbe-i kirâmın güzîde sîmâlarından Ebû Zer -radıyallâhu anh-, çok fakir biriydi. Buna mukâbil infaktan geri durmazdı ve hayâtı şükür içinde idi. Çünkü Peygamberimiz ona:

“−Yâ Ebâ Zer! Çorbana biraz daha su kat ve komşunu da gözet.” (Müslim, Birr, 142) buyurmuştu.

İşte gönül iklîmine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in muhabbetini hâkim kılan, biri zengin diğeri fakir iki büyük sabır âbidesi sahâbî!.. Onlar, aynı rûh hâli içinde, yâni biri varlıkta, diğeri darlıkta Allâh’ın rızâsına nâil olabilmek ve İslâm’ı samîmî bir îmânla yaşayabilmek için gösterdikleri sabrın güzelliğini ne kadar mükemmel aksettirmişlerdir. Bizler de bu duygularla dolabilmemiz için, zikir, sohbet ve cân u gönülden yapılan duâlara muhtâcız!..

Cenâb-ı Hak buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا

“Ey îmân edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin!..” (Âl-i İmrân, 200)

Yine Cenâb-ı Hak buyurur:

وَالْعَصْرِ. إِنَّ اْلإِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ. إِلاَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

“Asra yemîn ederim ki, insan, gerçekten ziyân içindedir. Bundan ancak, îmân edip amel-i sâlih işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye eden­ler müstesnâdır.” (el-Asr, 1-3)

Ancak, hakkın ve sabrın tavsiye edilebilmesi için bunların hayata tatbîki zarûrîdir.

Cenâb-ı Hak, cümlemizi sabırla mütehallî eylesin! Cümle enbiyâ ve evliyâ­nın sabır ve sadır genişliğinden bir hisse nasîb eyleyip tâkat getiremeyeceğimiz imtihân­lardan muhâfaza buyursun!..

Âmîn!..