Rabıtada Hüsran Ne Demek?

Tasavvuf

“Râbıtada râbıta edilenin lâyık olmaması hâlinde râbıtanın hüsrân ile neticeleneceği” söylenir. Hüsrândan maksad nedir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Âdâb adıyla terceme edilen el-Behcetü’s-seniyye’de yer alan Mevlânâ Hâlid Bağdâdî’nin bir halîfesine yazdığı mektupta bu konuya açıklık getirilmektedir:

“Tarîkatımızın muhakkıkları sarâhaten beyân etmişlerdir ki, vücûdundan fânî olmayan bir kimseye râbıta etmek, râbıta edeni menzil-i maksûda ulaştırmaz. Bilakis onu içinden çıkamayacağı vartalara düşürür. Bizim sizden beklediğimiz bizden selâm ve kelâmı kesmemenizdir. Mürüvvet ve vefâkârlık göstermek ahdinizin gereğidir. Sık sık yanımıza gelin. Bu mümkün olmazsa bu fakîr-i kıtmîre yazılı olarak başvurun. Bizim ihvânımızdan öyleleri var ki, sizden çok daha fazla meşakkat çekmiş olmalarına; bizimle sohbet, bize tâbi olma ve hizmet cihetinden sizden çok daha önde bulunmalarına rağmen bizim işâretimiz olmayınca hareket etmezler. Bilesin ki bu tarîkat, kendisini şeyh sananların oyuncağı değildir. Gözlerinin önünde sûretiniz zâhir olsa bile mürîdlerinizin size râbıta etmelerine müsâade etmeyin. Zîrâ bu işiniz, size iblisin tuzağıdır. Hiçbir kimseye de sizin halîfeniz/vekîliniz olduğunu söylemeyin. Çünkü bu husûsta bizden izin almanız gerekir.”

Mektuptaki ifâdelerden daha yolun başında olduğu hâlde bâzı yüksek görünen hâller ârız olan nâkıs kimselerin kendilerine râbıta yaptırmaya kalkışmalarının hem kendilerini, hem de mürîdlerini tehlikeye düşüreceği anlaşılmaktadır. Henüz gerekli olgunluğa ermemiş ve irşâd liyâkati sâbit olmayan kişilerin râbıta yaptırmaları kendileri açısından bir benlik iddiâsı olacağından hüsrân sebebi olur. Çünkü râbıta ile mürîd, şeyhinin sûretini gözünün önünde tahayyül edecektir. Henüz kendisi olgunlaşmamış nâkıs birinin böyle düşünülmesinin kendisinde ne tür bir tahribat yapabileceğini kestirmek zor değildir.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları