Rabbimizle Aramızda Kalması Gereken Sırlar

İbadet Hayatımız

Kulun Rabbiyle kendi arasında kalması gereken sırları nelerdir? Kulun ibadetteki hassasiyeti nasıl olmalı?

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

Sırrını keşfetme yâda,[7]
Verme hâsılını bâda,[8]
Bir dost edin kim[9] dünyada,
Hiç senden ayrılmaz ola…

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bilhassa nâfile ibadetler ve hayırlar, kulun Rabbiyle kendi arasında kalması gereken sırlardır. Bu sırları, lüzumsuz yere başkalarına duyuranın hâli, binbir zahmetle ekip biçtiği mahsulünü rüzgâra kaptıran kimsenin hâline benzer.

Fânîlerin takdîrini kazanmak, onların dostluk ve yakınlığını elde etmek için bu sırları ifşâ etmek, kulu Cenâb-ı Hakkʼın yakınlık ve dostluğundan mahrum bırakır.

Hâlbuki kulun bu imtihan dünyasında edineceği en hayırlı dost ve en vefâlı sırdaş; onunla her an beraber olan, onu kabirde ve âhirette bile terk etmeyecek olan Cenâb-ı Hakʼtır. Bu sebeple müʼmin, fânîlerin iltifatına da kınamasına da aldırmayıp Hak Teâlâʼyı râzı etmeye bakmalıdır.

Unutmayalım ki kıyâmet günü ibadet ve hayırlarımızın ecrini verebilecek olan, yalnızca Allah Teâlâ’dır; fânîler değil!..

Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“‒Sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirktir.” buyurmuştu.

Yanındakiler:

“‒Küçük şirk nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sordular.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu cevâbı verdi:

“‒Riyâ, yani gösteriştir. Kıyâmet günü insanlar amellerinin karşılığını alırken Allah Teâlâ riyâ ehline:

«‒Dünyadayken kendilerine mürâîlik yaptığınız (yani amellerinizi göstermek istediğiniz) kimselere gidin! Bakın bakalım onların yanında herhangi bir karşılık bulabilecek misiniz?!» buyurur.” (Ahmed, V, 428, 429)

Dolayısıyla, kula fayda verecek olan ve onu nerede olursa olsun yalnız bırakmayacak olan en vefakâr dost, Allah Teâlâʼdır. O hâlde bütün amellerimizde;

“Yâ İlâhî! Maksadım yalnız Sen’sin, talebim de sadece Sen’in rızâ-yı şerîfindir.” niyâzıyla niyetlerimizi tezyîn etmeliyiz.

Bu şuur ve idrâke eren ârif kullar, bütün dünya aksine yönelse bile, Hak Teâlâʼnın rızâsına yönelirler. Kim ne derse desin, onlar dâimâ Allâhʼın dediğine îtibâr ederler. Böyle kullarını da Rabbimiz hiçbir zaman dostsuz, sahipsiz, himâyesiz bırakmaz. Her sıkıntının ardından bir kurtuluş kapısı açar. Âyet-i kerîmede buyrulan;

“Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Yunus, 62) sırrınca, onları hüzün ve kederden emîn eyler.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2022 – Kasım, Sayı: 441