Piri Fani Ne Demek? Piri Fani Kime Denir?

İSLAM VE İHSAN

Pir-i fâ­nî: Epey­ce yaş­lan­mış ve tâ­kat­ten ke­sil­miş ih­ti­yar anlamına gelir.

PİRİ FANİ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Düşünmelidir ki, pîr-i fânî olmuş, yarım yüzyıl devlete hükmetmiş olan Kânûnî gibi bir cihan pâdişâhını hasta hasta sefere çıkartan ne olabilir? Özi Kalesi elden çıkınca, bunun acısına dayanamayıp kısa zamanda vefât eden 1. Abdülhamîd’in hâli, nasıl îzâh edilebilir? «Asker evlâtlarımız ve mâsum ahâlî parçalandı!» diye sultâna hayatına mal olacak derecede «âhh» çektiren ve gönlünü elemle dolduran îman hassâsiyeti ne müthiştir!

*****

Koca Sinan, kıble tâyini husûsunda bir hayli uğraşmıştı. Bu sırada yanına bir pîr-i fânî geldi ve ne yaptığını sordu. Durumu öğrenince de önlerindeki bir mermeri göstererek:

‘‘---Ey mîmarbaşı! Şu mermerin üzerine çık; bi-iznillâh-i Teâlâ ayan-beyan kıbleyi göreceksin!..’’ dedi.

Bunun üzerine pîrin gösterdiği mermere çıkan mîmarbaşı, Kâbe-i Muazzama’yı karşısında buldu ve böylece kıbleyi tâyin eyledi.

*****

“Her dünyâya gelen, vakti saati, sayılı nefesleri tamamlandıktan sonra ebedî âleme intikal edecektir. Ne mutlu o kimseye ki, hayatını Hakk yolunda ifnâ etmiş ve yüzünün akıyla âhırete göçmüştür!..

Fakir de, bu husûsu nasîbim derecesinde bilebildiğim hâlde lâyıkıyla kulluk edemedim. Pîr-i fânî olduğum hâlde kendime çeki düzen veremedim. İslâm büyüklerinin şuurlu ve şerefli hayatlarını okudum, lâkin nefsimde tatbik edemedim. Hatâlarla dolu bir ömürden sonra Rabb’imiz Teâlâ
Hazretleri’nin huzûruna ancak mağfiretini umarak gidiyorum. Çünkü O, Rahmân’dır, Ğaffâr’dır.”

*****

Meşhûr Kasîde-i Bürde şâiri İmâm Bûsirî birgün evine giderken yolda nûr yüzlü bir pîr-i fânîye rastlar.

Yaşlı zât ona:

“– Yâ Bûsirî! Bu gece rüyanda Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i gördün mü?” diye sorar.

İmâm Bûsirî:

“– Hayır, görmedim.” diye cevap verir.

Pîr-i fânî, bu kısa konuşmanın ardından başka bir şey demeden ayrılır. Fakat onun bu sözleri İmâm’ın gönlündeki Hazret-i Peygamber’e olan aşk ve muhabbeti coşturur.

O gece İmâm, rüyâsında Hazret-i Peygamberi görür ve uyanınca içinin neş’e ve huzurla dolduğunu fark eder.