Peygamberimizin Ümmeti Hakkında Korktuğu Şeyler

Tasavvuf

Peygamberimizin ümmeti hakkinda korktuğu üç şey nedir? Peygamberimizin hakkımızda korktuğu şeyler için nelere dikkat etmeliyiz?

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Benden sonraki ümmetim hakkında üç şeyden korkarım:

  • Hevâ ve hevesât sapıklığından,
  • Mide ve kadın şehvetine uymaktan,
  • İlimden sonra gaflete düşmekten...” (Ramûzü’l-Ehâdîs, hd. n: 3301)

İlim kitâbîdir. İrfan ise onun kâmil ve şahsîleşmiş şeklidir. Bu sebeple ilmi irfan hâline getirmeyip amel-i sâlih işlemeyenler, sığ ve kuru kalma tehlikesindedirler.

Kâinat, gönül gözü ile seyredildiğinde, onun, ince gâyeler ve nâzenîn hikmetler cümbüşü olduğu açıkça görülür. Âlemin bir ibretler meşheri (sergisi) olduğu kavranır. Her hâliyle bu dünyâ, imtihanlarla dolu bir îman dershânesidir.

İlâhî terbiye ve idârenin hâkim olduğu bu âlemde, abeslerin çalkantıları içinde, nezih vasfını ziyân edenler, hakîkî saâdet mahrumları ve hayat öksüzleridir. Şehevâtın girdapları içinde çukurlaşıp kaybolurlar.

Âhiretin zarûrî zuhûr ve hakîkatini bildirmek için Allah -celle celâlühû- buyurur:

“Hayır! Bilecekler, sonra muhakkak öğrenecekler!” (en-Nebe’, 4-5)

Peygamber göndermek, onların diliyle, ilmiyle, irşâd ve ahlâkıyla beşeriyeti kemâle erdirmek gibi tecellîler, hep ilâhî lutuf ve ikramların tezâhürleridir.

İnsan, bir kendine, bir de muhîtine alıcı ve idrâk edici gözle bakınca, derhal kavrar ki;

“Açık ve zâhir olan kuvvet ve saltanat karşısında âhiretten gâfil yaşamak, gülünç ve abes olur.”

Âkıbetini düşünen her idrâk sahibi kolayca anlar ki; sonsuz isteklere, zevk u safâlara, gel-geç fânî sevdâlara bir sınır çizmek, muhabbetleri ilâhî maksada yönlendirmek, yaratılış gâyesinin zarûretidir.

Câmi ve tekkelerin levhalarındaki “Hoş gör yâ hû”, “Bu da geçer yâ hû”, “Edeb yâ hû” ve nihâyet “Hîç” lafızları ne müthiş hakîkat sinyalleri ve ihtar tâlimatlarıdır.

«خُوشْ كُورْ يَا هُو» (Hoş gör yâ hû); “Hiçbir mahlûkâtı incitme! Hiçbir mahlûkattan incinme!” tâlimâtıdır ki, kalb-i selîmin bir vasfı da budur. Şâir bunu ne güzel ifâde eder:

Cihan bâğında ey âşık, budur maksûd-i ins ü cin;

Ne senden kimse incinsin, ne sen bir kimseden incin!..

Diğer bir mânâda; “Sebepler âleminin dışına çık; murâd-ı ilâhîye râzı ol!” tâlimâtıdır.

Ancak şunu ifâde etmek lâzımdır ki, bu hoş görme işi, Rabb’in affıyla hoş gördüğü şeyler hakkındadır. Yoksa fısk u fücûr asla hoş görülemez! Çünkü öyle fiiller, Rabb’e karşı azâb-ı ilâhîyi mûcip bir nankörlüktür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları