Peygamberimizin (s.a.v.) Yüzünü Güldüren Hadise

İbadet Hayatımız

Peygamber Efendimiz (s.a.v), sahabinin hangi ameli sonrası yüzünde güller açmış ve tebessüm etmiştir? Efendimizi (s.a.v) bu kadar mutlu eden hadise nedir?

Hendek Harbi’nde Câbir -radıyallâhu anh-, Efendimiz’i açlıktan midesi içine çökmüş bir vaziyette görmüştü. Evde ailesine bir miktar yemek pişirtti. Sonra da Efendimiz’i hânesine davet etti. Fakat Rasûlullah Efendimiz bu davete bütün cemaatini toplayarak gitti. Evvelâ ashâbına ikrâm etti; onları güzelce doyurdu, sonra da gönül huzuruyla kendi açlığını giderdi.

Bu kıssada görüyoruz ki,

  • Efendimiz bu davete tek başına icâbet etmedi. Herkesi doyurmadıkça kendisi de doymadı.
  • Hizmeti çok sevdiği için, bizzat hizmet etti, ikrâmı kendi yaptı.
  • Bereketlenip artan yemeği ev halkına, komşulara, tevzî etti.

İşte O’nun umumî ve şâmil merhameti…

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Cömertlerin Şâhı idi.

RASÛL-İ EKREM EFENDİMİZ’İN YÜZÜ GÜLÜYOR, SANKİ ALTIN GİBİ PARLIYORDU

Cerir bin Abdullah -radıyallâhu anh- şöyle nakleder:

“Bir gün erken vakitlerde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzûrunda idik. O esnada Mudar Kabîlesi’nden perişan bir topluluk çıkageldi. Gelenlerin üzerinde basit bir aba vardı. Bu abayı delerek başlarından geçirmişlerdi. Fakat neredeyse çıplak vaziyetteydiler.

Onları bu derece fakir ve garip görünce Allah Rasûlü’nün yüzünün rengi değişti. Hemen evine girdi. Sonra da çıkıp Bilâl’e ezan okumasını emretti, o da okudu. Sonra Bilâl kāmet getirdi ve Efendimiz namaz kıldırdı. Akabinde bir hutbe îrâd ederek infâka teşvik edici âyet-i kerîmeler okudu. Ardından;

«–Her bir fert, altınından, gümüşünden, elbisesinden, bir ölçek bile olsa buğdayından, hurmasından sadaka versin. Hattâ (hiçbir imkânı olmayanlar da) yarım hurma bile olsa sadaka versin!» buyurdu.

Bunun üzerine ensardan bir adam; ağırlığından dolayı neredeyse kaldırmaktan âciz kaldığı, hattâ kaldıramadığı bir torba getirdi. Ahâlî birbiri peşine sökün edip sıraya girmişti. Sonunda yiyecek ve giyecekten iki yığın oluştuğunu gördüm.Baktım ki Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in yüzü gülüyor, sanki altın gibi parlıyordu…” (Müslim, Zekât, 69)

Fahr-i Kâinât Efendimiz, infâkı da yaşayarak tâlim etmekteydi. Bir keresinde;

“–Sadaka vermek, her müslümanın vazifesidir.” buyurmuştu.

Ashâb-ı kiram;

“–Sadaka verecek bir şey bulamazsa?” dediler.

“–Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder.” buyurdu.

“–Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise?” dediler.

“–Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder.” buyurdu.

“–Buna da gücü yetmezse?” dediler.

“–İyilik yapmayı tavsiye eder.” buyurdu.

“–Bunu da yapamazsa?” dediler.

“–Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır.” buyurdu. (Buhârî, Zekât, 30, Edeb, 33; Müslim, Zekât, 55)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ekim, Sayı: 188