Osmanlı’da Hayvan Sevgisi Nasıldı?

Osmanlı Tarihi

Hayrât ve hasenâtta görüldüğü gibi Osmanlı’da şefkat ve merhamet, hayvanlar ve bitkilere kadar uzanmıştır. Hayvanları ve bitkileri himâyede bütün Osmanlılar, âdeta bu hususta kurulmuş mevhum bir müessesenin gönüllü üyesi gibidirler.

Ez-cümle:

a. Hayvanlara haddinden fazla yük taşıtmak kânûnen yasaklanmıştır. Zâbıta kuvvetleri bu yasağı ihlâl edenleri takip edip hayvanı dinlendirmek ve sahibine de cezâ olarak aynı yükü taşıtmakla mükelleftir. Kânûnî Sultan Süleyman Hân’ın “Süleymâniye Câmii” yapılırken yük taşıttırılan hayvanlar hakkındaki bir dizi fermânı da, bu hassâsiyetin bir nişânesidir.

  1. Mezbahalarda kurban edilecek hayvanların hissiyâtına dahî dikkat edilmiş, kesimle alâkalı bir şey görmemesi için hayvanların gözleri bağlanmıştır. Ayrıca fazla ıztırap verilmemesi için de bıçakların son derece keskin olmasına dikkat edilmiştir.
  2. Pazarlardan canlı kuşları kafesleriyle satın alıp âzâd etmek, merhamet tezâhürü bir an’ane hâline gelmiştir.
  3. Büyük binâlar inşâ edilirken kuşlar için de tezyînatlı yuvalar yapılmıştır. Üsküdar’daki Yeni Câmii’nin duvarlarında bulunan zarif ve sanat hârikası kuş yuvaları, hayrat sahiplerinin bu husustaki hissiyat ve inceliğini pek bâriz bir şekilde aksettirir.

Bunlara ilâveten Osmanlılar’da avcılık, zarûret hâlinin dışında hiç kabul görmemiştir. Hatta “avcı” lâkabıyla meşhur olan 4. Mehmed ve oğlu 2. Mustafâ’nın hâl‘inde bu pâdişâhların av merakından ötürü halkın kendilerinden nefret etmesinin başlıca âmil olduğu rivâyet edilir. Bu hususta Bursevî Hazretleri’nin 4. Mehmed’e olan îkazları da meşhurdur.

ŞAM’DA HAYVAN HASTANESİ AÇILMIŞTI

Türk düşmanlığıyla bilinen Avukat Guer şöyle der:

“...Müslüman Türk’ün şefkati hayvanlara bile şâmildir. Bu hususta vakıflar ve ücretli şahıslar vardır. Bu şahıslar, sokaklardaki köpek ve kedilere ciğer dağıtırlar. Verilenlere alışmış olan hayvanlar da, besicilerin şefkatli seslerini o kadar iyi tanırlar ki, işitir işitmez hemen yanına koşmakta hiçbir zaman kusur etmezler.

Kasapların da her gün muayyen miktar kedi ve köpek beslemeleri, îtiyad hâlindedir.

Ayrıca Şam’da, hastalanan kedi ve köpeklerin tedâvisine mahsus bir hastahâne vardır.”

Du Loir:

“Osmanlı’nın bâzı şehirlerinde kediler için yapılmış mekânları, gıdâları için tesis edilmiş vakıfları görünce hayret etmeyecek insan var mıdır?..

Yavruları olan köpeklerin barındırılması için sokaklarda kulübelerin yapılması ve gıdâlarının teminine bilhassa îtinâ edilmesi de, hayret vericidir.

Bunları yapanlar, kendilerine Cennet kapılarını açacak birçok sevap kazandıkları îtikàdındadırlar.” der.

Corneille Le Bruyn:

“Etleri yenilen hayvanları da mümkün olduğu kadar sür’atle kesmek âdetleridir. Bunun sebebi, o hayvanlara ıztırap çektirmek istemeyişleridir.” der.

BAŞIBOŞ HAYVANLAR İÇİN VAKIFLAR KURULMUŞTU

Comte de Bonneval’ın kitabında da şu ifâdeler vardır:

“Türkler, kedi, köpek vesâire gibi başıboş hayvanlar için de vakıflar tesis ederler. Kasaplar da, her gün bu gibi hayvanların bir miktarını beslemekle -vicdânen- mükelleftirler.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları