Ömrümüzden Çalınan Zaman

Cemiyet Hayatımız

Afyonlu rahmetli İsmail Bayram hocamız, kardeşlerimizi kitap, dergi okumaya teşvik etmek için: “Kitaplar ve dergiler baklava misali önümüze getirilip ikram ediliyor,  bizler bin bir emekle hazırlanan bunları yemekten imtina ediyoruz” derdi. İyice tefekkür edildiğinde baklava ile kitap ve dergilerin birçok benzerliği dikkat çekmektedir.

Baklava, diğer pek çok tatlıya nazaran çok zahmetli hazırlanan, dikkat, tecrübe ve uzun emek gerektiren bir yiyecektir.

Kitaplar ve dergiler de, yıllarca eğitim-öğretim görmüş yazarların, şairlerin bilgi birikimlerini aktaran, her cümlesi hatta her kelimesi ve harfi itinayla seçilerek okuyuculara takdîm edilen eserlerdir. Öyle ki yazan kardeşler, okuyanı yanlış yönlendirmemek, yanlış bilgilendirmemek, yanlış anlamalara meydan vermemek için bildikleri halde kütüphanelerdeki kitapları tekrar tekrar inceleyerek, bilgisayarlarda araştırma yaparak, yazılarını özenle yazmaktadırlar. Kim bilir bazen birçok kez müsvedde değiştirmekte, bilgisayarda yazıyorsa kaç kere silip yeniden en güzeli sunmak için gayret sarf etmektedirler. Birkaç sayfalık bir makale için belki bir hafta emek sarf edilmektedir. Allah iyi niyetle yazan tüm kardeşlerimizden razı olsun.

İyi niyetle dedik çünkü baklavanın kalitesizi, ucuzu hatta şeker yerine glikoz, kuruyemiş yerine daha ucuz malzeme kullanılması gibi, kitap ve dergilerde de ehil olmayanların eksik, yalan ve yanlış bilgilerle insanların kafalarını karıştıran, okunduğunda yarar yerine zarara sebep olanları da vardır. Bu sebeple güvenilir yayınevlerinin, iyi yazarların kitaplarını, dergilerini okumamız gerekmektedir. Yazdığını yaşamayan yazarların yazdığı eserlerin faydası fazla olmayacağı gibi, sadece ticaret maksatlı yazılan kitap ve dergilerin de okuyana yarar sağlamayacağını tahmin etmek zor değildir.

BAKLAVA SEVMEZ MİSİNİZ?

Baklava bedenin şeker ihtiyacını karşılar, damağa lezzet, vücuda enerji verir. Kitaplar da ruhun ilim ihtiyacını karşılar, dimağa kuvvet verir. Burada küçük fakat önemli bir farklılık vardır. Şeker enerji olarak bir süre sonra tüketildiği halde, kitap ve dergiler vesilesiyle öğrenilen ilim ömür boyunca ruha gıda vermeye devam eder. Öğrenilen bilgi, akıl başta olduğu sürece hem sahibine hem de çevresine birçok yarar sağlar.

Baklavayı sevmeyen kimse yok gibidir. Şeker hastaları bile az da olsa tadına bakar. Kitap ve dergiler ise maalesef baklava kadar ilgi çekmemektedir. Peki, bize kitap ve dergileri sevdirmeyen ya da okumamıza engel olan sebepler nelerdir?

Bu hususta günümüzde en çok akıllı cep telefonları birinci sırayı işgal etmektedir. Cep telefonları, sahiplerini o kadar meşgul etmektedir ki her yerde gözler onlardadır. Ya oyunda, ya mesajda, ya sosyal medya denilen sanal âlemde saatlerimizi boşa geçirmemize sebep olmaktadır. Oysa akıllı cep telefonlarından da ilim öğrenmek, kitap okumak mümkündür ama maalesef boşa kullanım oranı, faydalı iş için kullanım oranının belki 8-10 katı kadardır. Öğrenciler ellerine artık kalem kâğıt almak, not tutmak yerine cep telefonlarının resimleriyle sınıflardaki tahtaları not almakta, yazı yazma hususunda tembelleşmekte,  anlatılan ders konularını hocaların seslerini videoya alarak da kitap okuma alışkanlığından hızla uzaklaşmaktadırlar.

AH! ŞU BİTMEYEN DİZİLER

İkinci sırada bizi kitap ve dergi okumaktan mahrum bırakan husus televizyonlardır. Haberden başlayıp, diziydi maçtı, açık oturumdu derken saatlerimiz su gibi TV karşısında heba olmaktadır. Kırk elli dakikalık film, açık oturum, belgesel ve haberler, yayıncı kuruluşların ticari kaygıları sebebiyle reklamlar araya girilerek iki-üç saate uzatılmakta, tekrarı olmayan ömrümüzden saatler çalınmaktadır.

Üçüncü olarak bilgisayarlar ve internet insanları kitap-dergi almaktan, okumaktan fersah fersah uzaklaştırmıştır. İyi niyetle kullanıldığında kitap dergi okuma imkânı da sağladığı, hatta araştırmacılar için çok daha hızlı eseri önümüze koyarak kolaylık sağladığı halde, olumlu kullanım oranı, olumsuz, lüzumsuz, hatta zararlı kullanımlar yanında çok çok azdır. Ayrıca, hiçbir cihaz üzerinden yapılan okuma, dinleme kitap ve derginin huzurlu okuma imkânını sağlamaz. Bilgisayar ve internetten okuma yapılırken çok çabuk dikkat dağılır, gözler yorulur. Yanıp sönen bir ışık, bir klik sesi bizi, okunan konuyla hiç alâkası olmayan mecralara adeta mıknatıs gibi çeker.

KİTAP OKUMAMA BAHANELERİ

Çoluk-çocuk, iş-güç, sağlık v.b. gibi mazeretler okutmamak için şeytanın vesveselerinden başka bir şey değildir. Seksen yaşlarını çoktan aşmış okuma alışkanlığı sahibi abilerimizi, elinin altında kitaplar ve büyük merceklerle görmemiz bizlere ibret olmalıdır.

Oysa biz Müslümanların güvenilir kaynaklarca yayınlanan kitap, dergi ve gazeteleri çok okumamız ve desteklememiz şarttır. Böylece öncelikle dini konuları, gelişen olayları en güzel, en doğru şekilde öğrenerek, günaha girmeden ibadetlerimizi ve muamelatımızı şuurlu bir şekilde yapmalıyız. Okumadan, öğrenmeden, etraftan duyduklarıyla amel eden cahil sofu konumuna düşmememiz lazımdır. Okuduklarımızı, öğrendiklerimizi yaşayarak, etrafımıza örnek olmamız, İslâm’ı en güzel şekilde tebliğ etmemiz gerekir.

MÜSLÜMANLARIN OKUMA ALIŞKANLIĞI

Günümüzde Müslümanların okuma alışkanlığı iyice zayıflatılmış, aleyhimize çalışan basın-yayın ürünleri sayısal üstünlüğü ele geçirmiştir. Müslümanların aleyhine çalışan birçok yayın, Şeytan misali imanımızı zayıflatmaya, hatta çalmaya, bizi birbirimize düşürmeye çalışmakta, bu konuda her türlü çabayı sarfetmektedir. Bedava İncil* dağıtarak Hristiyanlık propagandası yapmakta, insanların şehevi duygularını kabartarak ahlâkını bozmakta, hatta alenî İslâm düşmanlığı yapmaktan geri kalmamaktadır.

Altınoluk, Şebnem, Altın Çocuk, Yüzakı, Genç, Bizim Bahçe gibi her yaşa ve her kesime hitap eden şahane dergilerimiz varken, Erkam Yayınevi gibi güvenilir bir yayınevimizin her türlü dini ihtiyacı karşılayan kitapları varken, biz hâlâ baklava yemeyiz-kitap, dergi okumayız diyebilir miyiz?

Kaynak: Ahmet Başer, Altınoluk Dergisi, Sayı: 358