“O (Peygamber) Ne Söylüyorsa Doğrudur!” Diyen Sahâbî Kimdi?

Sahabiler

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) en zor anda tereddütsüz inanan, “O ne söylüyorsa doğrudur!” diyerek sadâkatin zirvesine çıkan Hz. Ebûbekir (r.a.), bu teslimiyetle “Sıddîk” unvânına lâyık görüldü. Peki bu tarihi an nasıl yaşandı?

Varlık Nûru Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, İsrâ ve Mîrâc hâdisesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman:

“–Ey Cebrâîl! Kavmim beni tasdîk etmez!” dedi.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Ebû Bekir Sen’i tasdîk eder. O sıddîktır.” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 215)

“O (PEYGAMBER) NE SÖYLÜYORSA DOĞRUDUR!” DİYEN SAHÂBÎ

Nitekim müşrikler, Mîrâc hâdisesini duyduklarında, derhâl Hazret-i Ebû Bekir’e gittiler:

“–Arkadaşın, bir gece içinde Mescid-i Aksâ’ya gittiğini, oradan da göklere çıkıp sabah olmadan tekrar Mekke’ye geldiğini söylüyor. Bakalım buna ne diyeceksin?” dediler.

Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan dâsitânî îman sadâkatinin şevki içinde:

“–O ne söylüyorsa doğrudur! Çünkü O’nun yalan söylemesine imkân ve ihtimal yoktur! Ben, O’nun her getirdiğine peşînen inanırım...” dedi.

Müşrikler tekrar:

“–Sen O’nu tasdîk ediyor, bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler.

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-:

“–Evet! Bunda şaşılacak ne var? Vallâhi O bana, gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kendisine Allah’tan haber geldiğini söylüyor da ben yine O’nu tasdîk ediyorum.” dedi.

Daha sonra Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, o sırada Kâbe’de bulunan Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat O’nun mübârek fem-i saâdetlerinden dinledi ve:

“–Sadakte (doğru söyledin) yâ Rasûlâllah!..” dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, O’nun bu tasdîkinden gâyet memnun kalarak cihânı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebû Bekir’e:

“–Ey Ebû Bekir! Sen «Sıddîk»sın!..” buyurdu. (İbn-i Hişâm, II, 5)

O günden sonra Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, “Sıddîk” lâkabıyla meşhur oldu.

İşte îmanda sadâkat... Bütün mes’ele doğruyu bulmak ve ondan hiç ayrılmamak…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları